ADEM KIZI HAYAL

 

“Selamün aleyküm Adem Usta…”

“Oooo aleyküm selam _aluk evladım, gel buyur, otur. Ee naparsın? Komşum nasıl?”

“Babam iyi usta, n’aapsın. Yanından geliyorum, dükkana uğradım.”

 

Haluk, Adem Usta’nın köfteci dükkanının önüne attığı ahşap masanın üzerine hızla göz gezdirdi. Çay bardağına koyduğu aslan sütünü, beyaz tabakta kamufle olmuş üçgen beyaz peyniri yakaladı radarıyla. Daha çok öğlen servis veren köfteci dükkanında Adem Usta’nın demlenme saatleriydi. “Babam şuraya çöktüğümü görse, vurur.” diye düşündü Haluk. “Hacının oğlu rakılı sofraya oturur muymuş diye sittin sene başımın etini yer valla.”  Göz ucuyla içeri baktı. “Adem Usta’nın Meşhur Tekirdağ Köftesi” yazan tabela kapamasa daha rahat görecekti içeriyi.

“Oturmayayım Adem Usta. Anam yemeğe bekler.”

Adem Usta, Haluk’un rakıya kitlenen tedirgin gözlerini yakalamıştı az önce.

“_iç esmiyo be ya… Çok şükür, şu gözünü sevdiğim meret alıyor insanın hararetini. Alan mı bi duble?”

Üstü hasır tabureye ilişti bir yandan. Öyle ucundan. Her an kalkıverecekmiş gibi. Gören olsa, yok oturmuyordum ki diyecek kadar geçici.

“Yok usta günah, almayayım ben.”

“Asıl günah _ayatını yaşamamaktır _aluk evladım. Bi can verilmiş sana,  yaşamadan gitmektir şu dünyadan günah. A bi de günah nedir bilün mü? _ep yargılamak, _er şeyi yaftalamak. Çalmak çırpmak. Kul _akkı yemek.”

Kapıdan, Adem Usta’nın kızının elinde köfte tabağıyla gelişiyle sohbet bölündü. Haluk’un yanakları, köftenin ızgaraları kadar ısındı kızıl kızıl. Kızın derin maviliklerine bakamadı gözlerini kaldırıp. Tozlu makosenlerinin uçlarına dikti kaldıramadığı gözlerini.  Kız, köfte yığınını masanın orta yerine koydu. “Afiyet olsun…” deyip dükkana seyirtti.

“ _ayal kızım, bi kola getir _aluk kardeşe.”

“Zahmet olmasın.”

“Olur mu, ne zahmeti…”

Haluk, içine dalamadığı gözlerin uzaklaşmasını seyretti, ama çarçabuk başını masaya çevirdi. Her gün bir sebep bulmak kolay mıydı o maviliklerin etrafında kanat çırpabilmek için. Bazen gazetesini geçerken bırakırdı Adem Usta’ya, bazen postacıdan kapıp sakladığı bir faturayı, bazen babasının aldığı borcu ödemeye uğrardı. Bir yürek başka bir yüreğe düşmeye görsün, bakmazdı aynı kumaştan olup olmadığına. İpek saçlarının yüzüne döküşülüne, mavinin üstünde çırpınan kadife kirpiklere, bir çift sözün büyüsüne akardı sıcak sıcak.

“_iç esmiyo be yaaa…” diye tekrarladı yine Adem Usta. Kareli gömleğinin üstüne taktığı beyaz önlüğünü çıkarttı, yakasını rahatlattı, yan sandalyeye bıraktı.

Haluk acaba aklımdan geçenleri okuyor olabilir mi diye düşündü. Hayal, içine pipet koyduğu kolayı getirdi, Haluk’un avuçlarına bıraktı. Parmakları birbirine değince, bir kelebek havalandı ruhunun derinliklerinden tüm bedenini dolaştı. Bir cesaret nişanı gibi gözlerine ulaştı. Usulca kaldırdı bakışlarını. Bakabildi maviliklerin merkezindeki huzurlu adaya. Çabucak kaçtı parmaklar birbirinden. Ateşe değmişlercesine.

“_ırsız girmiş dün gece, Sefer abinin dükkana?”

“Evet ya, girmiş Adem Usta. Kameradan bakmışlar sonra, öğlen müşteri gibi gelmiş, iyice bakmış sağa sola.  Gece iki buzdolabı, üç fırın götürmüş. ”

“Naapcaz büüle, _aluk oğlum? Eskiden kapı kitlemezdik. Güvenirdik  mahalleye giren çıkan _erkese… Günah diyodun, günah bu işte. İnsanın insana güvenini yıkmak.” Sözünü bitirdiği an, çay bardağındaki rakısından bir fırt aldı.

Acaba benim böyle gelip oturup da kızına bakmam da güvene ihanet midir, diye geçti aklından. Yaramaz bir çocuğun yakalanışı misali, kendini yakaladı düşüncelerinden tuttu kulağından getirdi tekrar masaya.

“Adem Usta, kim bu şarkı söyleyen?”

“Kamuran Akkor… Aşk eski bir yalan, Adem ve _ avva’dan kalan….” diye şarkıya eşlik etti. “Adım geçiyor bak. Çok severim bu şarkıyı…”

“Bir ses, bir bakış bazen o kalbime akan, bir çiçek hatırlanan yılların ardından…”

Haluk da dinleye dinleye öğrendiği nakaratı, Adem Usta’yla beraber mırıldanmaya başladı. Bir çiçek hatırlanan bölümü ikinci kez geldiğinde, ikisi de coştular. Haluk da iyice rahatlayıp, masanın orta yerinde içinde sarı kır çiçekleri olan çay bardağını eline alarak sallanmaya başladı.

Şarkıya o kadar dalmışlardı ki, Haluk babasının sokağın başından geldiğini fark etmedi. Yaklaştığında bir çay bardağındaki beyaza, bir de sarı çiçeği sallayan oğluna baktı. Başını tövbe edercesine iki yana salladı, tesbihini çekti. Sadece başıyla ve kalkan kaşıyla:  “Düş önüme, görüşeceğiz seninle.” dedi içinden.

Dışındansa: “İyi akşamlar Adem Usta.”

 

Haluk çiçeği nasıl bıraktığını bilemedi. Kapının eşiğinde başını yana eğip, seyreden Hayal’e baktı. Çok şeyler söylemek isterdi. Sadece “İyi akşamlar” diyebildi.

“_ayırlı akşamlar _acım, _ayırlı akşamlar be ya, _ayırlı akşamlar _aluk kızanım!”

 

Akşam yatağında, hayallere dalıp “ah be sarı çiçeğim” dedi. Sonra dudakları yanmışcasına ağzına vurdu. Cesaretine şaşırdı. İlk defa düşüncelerinde bile olsa çiçeğim demişti ona. Yarın açsa, anasına… “İste bana Hayal’i” dese.

“Biz farklıyız” mı diyecekti anası. “Hepimiz insanız be anam. Hepimiz Adem oğlu, Adem kızı değil miyiz?” derdi. Hem anası yumuşak kalpliydi, yatardı dizlerine okşatırdı kara saçlarını, sevdasını, yangınını anlatırdı. Anlardı. Anaydı o.

 

Onu izleyen birkaç ay sonunda, kırk yaş büyüdü Haluk. Ailesine açtıktan sonra konuyu hiçbir şey aynı kalmadı. Yandı, kavruldu, savruldu. Çok dil döktü, gizli gizli sigara içti, yalnızken ağladı. İyice örselenince ruhu, hayata devam etmekten başka yol göremeyince, bir sabah uyandı daldığı rüyadan. Kara saçlarına bakarken yaldızı dökülmüş banyo aynasında, saflık işte dedi içinden. Nasıl da sevdanın her engeli aşacağına inanmıştı. Olamayacağını nasıl görememişti. Her şey ortadaydı. Anasının hiç oralı olmayışını, arkasında durmayışını, babasının daha konuyu açtığında gözleri dönüp, elindeki yemek bıçağını tahta masaya saplayışını, sonra da tansiyonunun çıkıp, koltuklara düşmesini hatırladı. Hayaldi, olmayacak duaydı. “Çünkü onların sarı saçları ve mavi gözleri vardı.”

İçerden çalan Kamuran Akkor’a eşlik etti: “Bir teselli veeeer. Bir teselli veeer. Yarattığın mecnuna bir teselli veer. Ben zaten her acının tiryakisi olmuşuuum”

“Ah ah ah be ya….” diye derin bir ah çekti şarkının finalinde.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir