Bu kitabı ne zaman, hangi koşullarda, hangi merakla almıştım, bilemiyorum. Kitaplığında okunmadan kaç yıl bekledi, onu da bilmiyorum. Bugün o rafta bir boşluk yaratmam gerektiğinde fark ettim varlığını.

Roman bir kurşunla yaşamına son veren bir kadına adanmış ve kitabın sonuna ona yazılmış bir veda mektubu eklenmiş.

Ancak keşke roman olarak değil de bir öykü olarak yazılsaymış. Sayfa çoğaltmak içim aynı konu, aynı mekan, aynı duygular aynı sözcüklerle defalarca tekrarlanmış.

Romanda yaşları 35’i geçmiş, bekar veya boşanmış, İstanbul’da yaşayan bir avuç “Beyaz Yakalı” sığ kadın arkadaşın profilini okuyorsunuz.

Aklımda kalan,  kendini erkek arkadaşına, sevgilisine beğendirmek için didinirken öz kişiliğini silen, önemli bir geçim derdi olmayan ama yaşadığı toplumdaki hiç bir soruna da en ufak bir ilgisi olmayan, üstelik aşk, romantizm ve cinsellik konularında tutarlı bir fikirleri ve duruşları olmayan mutsuz ve savruk insanlar.

Üstelik çok da kötü yazılmış. Yukarda da söyledim. İçi boş, kahramanları zayıf ve kimliksiz bir hikaye bu kadar uzatılmamalı.

Apartmanın giriş katında oturan Elvan’ın evindeki cam masa ve dalları salona giren kayısı ağacından herhalde 20 kez söz ediliyor.

O cam masadan nefret ettim. Hangi kadın en samimi kız arkadaşıyla uzun uzun dertleşmek, konuşmak için evindeki cam masanın etrafında  oturur ?

En rahat kanepe veya divanlara yayılırsın, ayaklarını ya uzatır, ya da oturduğun kanepede kıvırır, arkana yaslanırsın.

Bir parça pasta ve bir bardak çay için de kalkıp cam masa etrafında toplanmazsın.  Kucağında tepside yersin ya da önüne bir minik sehpa çekersin.

 

Lütfen adını duymadığınız bir yazarın kitabını alırken sadece kapaktaki tanıtım cümlesine takılmayın. Yayınevi hangisi diye mutlaka bakın. Google’a da bir bakın, kitap ve yazara ilişkin bir bilgi var mı?

Ben maalesef okuduktan sonra baktım ve 2006’da basılmış olan bu romanın Nadir Kitap sitesinden 5.- TL’ye alınabileceğini öğrendim. Başka satış kanallarında da satılmakta ama ne kitap, ne de yazarı halkında tek bir sözcük bile bulamadım.

Hem yanlış kitap aldığım, hem de yaklaşan fırtına haberleri arasında bütün gün bu garip, zayıf, sığ ve samimiyetsiz anlatıyı bitirmek için gayret ettiğim için kendime ceza verdim: “Tam bir ay yeni kitap almayacağım”.

Vakit dar, kitap çok. Her gün yenileri basılıyor. Daha başa dönüp, ilk gençlikte okuduğum klasikleri tadına vararak yeniden okumak varken, hala yanlış seçimler yapabiliyor olduğum için gerçekten üzgünüm.

İyi edebiyatın peşinde koşmalı, kötü yazın örnekleri ile zaman yitirmemeli” diyor ve sözü burada bağlıyorum.

Birsen Karaloğlu

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir