BAL / Şebnem Gürler Oakman
BAL
Adam, kalın parmaklı elini sallayarak garson-komi karışımı oğlanı çağırıyor. Havada asılı kalan elinin bir süre inmemesine ve sandalyesinde aldığı dimdik pozisyona bakılırsa, hükümran ve sabırsız birisi olmalı. Şişmanca, kiloları göbek bölgesinde toplanmış. Özensizce giyinmiş; siyah hantal spor ayakkabılarının üzerine dökülen gri kumaş pantolonu buruş buruş, göbeğini saran tişörtün çizgileri gerilmiş. Bıyıklı, neredeyse kel. Üç beş tel kalmış saçını briyantinle kafasına yapıştırmak için bir hayli uğraşmış anlaşılan. Ellili yaşlarının başında, belki de kırklarının.
Havadaki eli görmeyen oğlan gözle görünür bir telaş içinde oradan oraya koşuyor, yüzünde az sonra azar işitecek insanlara özgü kaygı dolu bir ifade var. On altı, bilemedin on yedi yaşında. Kısacık kesilmiş siyah saçlarının çevrelediği, buğday tenli küçük yüzü kimsenin dikkatini çekmeyecek kadar silik. Yine de yakından bakıldığında -onu bu denli yakından inceleyecek birisi olduğunu varsayarsak- ilk gençliğin duruluğunu ve gerginliğini taşıyor. Orta boylu, incecik, sıska bacaklı. Otelin logosunu taşıyan soluk bej renkli gömleği boynundan beline sızan terden yol yol ıslanmış, koyu kahve pantolonu leke içinde. Bir yandan omletleri geç kaldığı için söylenen aileye laf yetiştirirken öte yandan arka masadan kalkanların bıraktıkları pisliği temizlemeye çalışıyor.
Hava sıcak, nemli. Otelin eksi birinci katındaki küçük restoranda kahvaltı eden misafirler bungunluk içinde etraflarına bakıyorlar.
“Şişşt, evlat, baksana, bizimle de ilgileniver.”
Kalın parmaklı adamın sesi yüksek ve buyurgan. Oğlan irkilerek adama bakıyor, çağrı yerini bulduğuna göre el inebilir artık. Misafirler adama dönüyor. Onun gözleriyse, beyaz plastik sandalyesinde kaykılarak karşısında oturan pembe eşofman takımlı, platin sarısı saçlı, kalın dudaklı, iri kadında. Kadının gözleri çok uyumaktan mı şişmiş, yoksa uykusuzluktan mı? Sürekli fazla makyaj yapan bir kadının makyajsız görüldüğünde garipsenen halini andıran bir renksizlik hâkim yüzüne. Adamın oğlana yaptığı gövde gösterisini umursamıyor, sanki hiçbir şey umurunda değil, önündeki bir parça peynirle oyalanıyor.
“Tamam abi, geldim.”
Eksiklikten doğan bir suçluluk duygusu taşıyor oğlanın sesinden. Abi de nereden çıktı, efendim’e ne oldu, Ahmet abiden uyarı gelir birazdan. Servis de iyi gitmiyor, yetişmiyor işler. Aşçı omletleri geciktirdi, artık bitirse ya… Onların servisi, adamın arka masasındaki kadının portakal suyu var daha. Var oğlu var! Yine de önce şu adamı halletmeli, böyleleri kolay patlar. Sonra al başına belayı.
“Bal getir oğlum bize, çabuk ol, hadi bakalım.”
Adam kadına bakarak konuşuyor, yüzünde sinsi bir gülümseme.
“Yalnız bal yok.”
Oğlan ürkek.
“Geçen yine sordular. Bizim kahvaltıda reçel oluyor, çilek reçeli. Ev yapımı.”
Ev yapımı filan değil, göz göre göre yalan söyleten Ahmet Abi’ye saydırıyor içinden. Adamla göz göze gelmemeye çalışırken bakışlarını kadına çeviriyor. Kadının yüzünde tarifsiz bir yılgınlık var, bakılacak gibi değil. Binlerce kez baktığı yer karolarını tarıyor yine oğlan, çaresiz.
“Nasıl yok? Ne demek yok?”
Adamın kaşları yukarı kalkıyor, sırtı iyice dikleşiyor, göğsü kavgaya hazır bir horoz misali kabarık.
Oğlan ne diyeceğini bilemiyor, istemsizce iki adım geri gidip ellerini iki yana açıyor. Ahmet Abi’nin hep dediği, kulağına küpe olan sözler: Yoksa yok, açıkça diyeceksin, oyalama müşteriyi. Öyle her şey yapılmaz, batar bu müessese. O yok ama şu var de, alternatif öner kibarca. Ne önerecek ki balın yerine? Reçel zaten masada, köy kahvaltısı menüsünün küçük plastiklerdeki ucuz reçelleri.
“Yok efendim bal, dediğim gibi reçel sunuyoruz. Çilek reçelimiz güzeldir.”
Kadın suskunluğunu bozuyor. Talebin sahibi olarak konuya dâhil olmalı.
“Ben oldum bittim balsız kahvaltı edemiyorum. Olmuyor, elimde değil. Aldırın efendim, yok mu yakınlarda market, bakkal çakkal?”
Oğlanın iyice beti benzi atmış, endişeli.
“Ablacım bal tabii güzeldir de şu an bal servis edemiyoruz.”
Adamın yüzü yavaş yavaş kararıyor.
“Olacak iş değil, balsız kahvaltı, cık cık! Paranla rezillik bu!”
Oğlan Ahmet Abi’sini çağırıp çağırmamak arasında kalıyor. Onu yersiz çağırdığında fırça yiyor ama bazen de zamanında çağırmadığı için patlıyor kabak başına. Ne yapsa ne etse olmuyor. Ne oluyor ki zaten bu kelek hayatta? Olmayanlar içinde sürüklenip gidiyor.
“Ne yapabilirim abicim, bilemedim. Abla haklı tabii de burayı bırakıp bal almaya gidemem. Görüyorsunuz, kalabalık, bir ben varım. Gökhan varken iyiydik de onu geçen ay çıkardılar, bir kişi yetermiş, müessese masrafları kaldıramıyormuş. Neyse, kafanızı şişirdim. Bu sabahlık reçel yeseniz, yarına bir çare bulsak.”
Oğlan kurduğu cümlelere kendisi de şaşırıyor, çok uzattı meseleyi. Ya iş tatlıya bağlanacak, kurtulacak bu sorundan, ya da durum iyice kötüye gidecek, adam fena patlayacak.
“Bak sen, bacak kadar boyunla bize ne yapacağımızı söylemeler filan… Evlat, size burada müşteri memnuniyeti dersi vermiyorlar mı?”
Adam ayağa kalkıyor, boyu oğlandan bir kafa kısa. Oğlan istemsiz bir şekilde kafasını eğerek adamla boyunu eşitliyor.
Kadın elleriyle saçlarını tarayıp duruyor, parmaklarına takılan üç beş tel saçı masadan uzağa atıyor. Adam oğlana, oğlan kadının attığı saçlara bakıyor. Kadın aniden adama dönüyor. Hırçın.
“Ya ben anlamıyorum, bal için mi bu kadar mesele? Kalk hadi kalk, dışarıda ederiz kahvaltımızı hayatım. Balın hasını yeriz yahu!”
Adamın gözleri alev alev yanıyor.
“Neden dışarıda edecekmişiz, oda kahvaltı ödedik. Eşek gibi alıp getirecekler o balı. Ben neden keyfimi bozacakmışım?”
Oğlan, göğsündeki küçük metal levhada Özgür yazıyor, Ahmet Abi diye sesleniyor içeri. Durumun vahametini içeriden görmüş olan Ahmet abi hızla masanın yanında bitiyor. Harekete geçmek için işaret bekliyordu demek ki! Özgür rahat bir nefes alıyor. Şimdi anlatır Ahmet abisi; bal yok işte bu kahvaltıda, insanın her istediği olmaz ki! Patlak gözlü, yoluk saçlı karının yanında bize hava atıyor şişko, yok öyle yağma!
Sorumlu şahıs Ahmet Abi, yıpranmış takım elbisenin içine beyaz gömlek giymiş, mor kravat takmış. Omuzlarına değen zayıf, kahverengi saçları, incecik yüzü, sivri burnu, renksiz dudakları, upuzun boyu ile beşinci sınıf bir filmin karakter oyuncusuna benziyor. Sahte bir gülümseme ile müşterileri selamlıyor, eli ilikli ceket düğmelerinde.
“Özgür’cüğüm, bir sorun mu var? Size nasıl yardım edebilirim beyefendi?
Adam öfkesinden konuşamıyor, hızlı hızlı soluk alıp veriyor, yumruklarını sıkmış bekliyor. Balsız kalan kadın atılıyor.
“Bal istedik, sorun bu. Bal efendim bal, kahvaltının olmazsa olmazı. Elemanınız bin dereden su getirdi. Yokmuş da tekmiş de alınamazmış da. Bir ton para verdik otelinize, mağara gibi restoranınıza oturduk, en azından ağız tadı ile kahvaltı edelim dedik, bir bal istemişiz çok mu?”
Adam kendisi dururken konuşan kadına ters ters baksa da müdahale etmiyor. Öfkesini saklıyor, o bal gelmezse, işte o zaman katacak ortalığı birbirine. Kadına terslenmek işine gelmez, burada susar ama sonra acısını adamdan fersah fersah çıkarır.
Ahmet Abi gülümsemesini eksiltmeyerek kibar olduğunu düşündüğü bir şekilde konuşurken diğer müşteriler onun yapmacık halinden tiksinip ona asla işlerinin düşmemesini umuyorlar. Oğlan iyice silikleşiyor. Onu gören, duyan yok.
“Aman hanım efendiciğim, ne demek! Müşterimiz istemiş, halletmez miyiz? Çocuklar yeni, oluyor böyle toylukları. Özgür’cüğüm bunu konuşmuştuk, yok yok bizim pansiyonda. Kuş sütü istense temin edeceğiz. Müşteri velinimetimizdir bugüne bugün. Lütfen merak etmeyin, efendim.”
Özgür’e dönüyor, onunla konuşurken alabildiğine hoyrat.
“Niye uzattın oğlum meseleyi. Hadi koş, Mehmet abinden kap bir çiçek balı. Allah Allah öğrenemediniz gitti şu işi. Bak hala duruyor.”
Adam derin bir nefes alıp yerine oturuyor. Özgür hala önüne bakıyor, bir an kadına baktığında gözlerinde yakaladığı belli belirsiz bir merhamet mi? Yoksa acıma mı? Adamdan değil kadından umduğu ve gördüğünü sandığı o his, her neydiyse, bir an sonra kayboluyor.
Koşa koşa Mehmet Abi’sinin yolunu tutuyor. Para da yok yanında. Deftere yazsa bari.
Daha fazla Panzehir Öykü okumak için buraya tıklayınız.
Sayfanın altındaki sosyal medya butonlarını kullanarak yazıyı sevdiklerinizle paylaşabilir, yorumlarınızla bize ulaşabilirsiniz.
