AYNI KARANLIĞIN İÇİNDE
AYNI KARANLIĞIN İÇİNDE
Taşa ve ipe…
Et parçalarına numara veriyorum,
kalabalığın tebeşiriyle.
Avlu insanları havlıyor sevinçler üzerine.
Kabartma Leke
Tırmanıyorum biçilmiş kayracı rolüme,
seyredeceğim sükûnet fuayesi kafesimi.
Yakışmış desinler kış ağacı erdemli rakımına.
Açık Tabut
Totemlerle çekiliyorum dalınç odama.
Aynayı süslüyor bir kuzgunun boğulma töreni.
Hep yeniden yazacağım defin raporunu.
Bulutlardan aşağıya inerken
heybetli düğümlerin burgacıyla…
Sarkacın Rahlesinde Manik Yama
Rüyalar adıyorum lezyon fısıltılarıyla,
gizemini arayan uykusuzluğuma.
Ulaşmalıyım dans eden yangınlarla,
bir hüzün halinde
beni bekleyen o yalanlar gösterisine,
gökyüzü renginde tatlı aksanımla.
Çıkıp içimden sesleneceğim,
ey kıymıklar ey çakıl taşları ey yollar,
hangi aşk hangi hüner kalmış ki geriye,
söndürür kanını kaynatan ateşi ateşlerle.
Uç Noktaları Birleştirince
Bir taşkın beliriyor aynı karanlığın içinde,
soylu çöküntülerin yakınmalarından.
Sürüklüyor bilinçlere uzağın ve yakının saflığını…
Daha fazla Panzehir Şiire buradan ulaşabilirsiniz.
Dergimizin diğer yazılarına buradan ulaşabilirsiniz.
Sayfanın altındaki sosyal medya butonlarını kullanarak yazıyı sevdiklerinizle paylaşabilir, yorumlarınızla bize ulaşabilirsiniz.