Dilek Bayram

ŞUUR-SUZ

Bilinci açık. Gözleri Kapalı. Ruhu yeni açılan kafeyi arıyor. İki sokak ötede dediler.

İki sokak öteye varamadan yoruldu sözcükler.

Her biri kendisinin çerçisi insanlara laf anlatmak ne zor.

Yaprak bitleri sarmış gülleri. Yaprak bitleri sarmış günleri.
İlkokulda kafam hep bitlenirdi altmış beş kişilik sınıfta. Otobüs bir sigara molasında.
Evlerin çatılarının arasından görünen karlı dağ. Kırmızı reçeteli ilaç kullanmayan var mı diye sordu muavin.
Aklım yarısına geldiğim romanın kadın kahramanın sonunun ne olacağında.
Ölmese bari diye ummak, ölümsüz bir Yunan Tanrıçası olsa. Her gün öldürülen kadınlardan olmasa… Çaresizlik. Kanıksama. Öfke. Her cinayette yüzeye çıkan duyguların bastırılmış hali askıda. Yüzeyde yüzlerce bilinç kaybı.
Bilinci kapalı. Gözleri Açık. Ruhu yeni açılan kafede sade bir kahveyi yudumluyor. Yan masada küçük çocuklu gürültücü aile.
Kurtlanmış elmalar. Kurtlanmış bağırsakları var insanların. Kurtlanmış dilleri. Dillerin zilleri de olsa idi sözcüklerin kötüleri hapis mi kalırdı?
Suyun yanı başında ağlarsan gözyaşların görünmez dedi kırmızı sakallı dede rüyamda.
Su yanı bulamadım, su içerken ağladım ben de. Baktım su içerken ağlayan ne çoktu etrafımda.
Japon balığının yanına bir arkadaş almalı. İki tane mi olmalı her varlık?
Muavinin rugan ayakkabılarının parlaklığı vurdu gözlerime. Ayakkabıları kokmuyordu geçerken yanımdan aslında ayakları.
Aklım hep yarım yamalak uzun zamandır. Dikenlerini batırıyorum güllerin ellerime aklım hala yarım yamalak. Hiç acımadı.
Kurdeleyi kestik. Yolculuk bitti. Ovuştur rahatça yanaklarını. Bilinçdışı oyun dışı kaldı.

Diğer Panzehir şiirlere  buradan ulaşabilirsiniz.

Sayfanın altındaki sosyal medya butonlarını kullanarak yazıyı sevdiklerinizle paylaşabilir, yorumlarınızla bize ulaşabilirsiniz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir