BÜLBÜLÜ ÖLDÜRMEK/ Melek Koç “Başka insanların yüzüne bakabilmek için, ilk önce kendi yüzümüze bakabilmeliyiz.”Kitabın en can alıcı cümlelerinden birinin altını çiziyordu bana göre yukarıdaki sözcükler. Bunun için bir kasaba halkının vicdanına ve ön yargılarına karşı tek başına savaşmayı, mücadele etmeyi göze almak gerekiyordu. Ancak böylelikle adaletin, iyinin, doğrunun kazanmasına yardımcı olabilirdik.1960 yılında yayınlandığından bu yana dünya klasikleri arasına giren Bülbülü Öldürmek, Harper Lee’nin Amerikan ırkçılığının son noktaya ulaştığı bir dönemde, olayları küçük bir çocuğun gözünden en masum ve duygusal bir yorumla anlattığı ırk ayrımcılığına dair yazılmış en güzel eserlerden biri olarak kabul edilir.Yazarın 1930’larda Amerika’nın güney eyaletlerinden birinde yaşanılan gerçek bir olaydan yola çıkarak yazdığı bu yarı oto-biyografik eser, insanın iyiliği ve kendi vicdanıyla olan imtihanını merkeze alıyor. Beyaz bir kadına tecavüzle suçlanan bir zencinin savunmasını üzerine alan beyaz avukat, ön yargı ve şiddetle beslenen kasaba halkının mantıksız yaklaşımıyla eleştiri ve baskıya maruz kalıyor. Toplum Bay Ewell’ın iftirasına, daha doğrusu inanmak istediğine inanmıştır çünkü. Kasaba halkının gözünde suçlu bulunan Tom Robinson, mahkemeye gerek duyulmadan idam edilmelidir. Zaman içinde bu baskılar gittikçe şiddete yönelse de Avukat Attikus Finch tüm kasabaya, hakim ve jüri üyelerine karşı tek başına mücadeleye devam eder.Irkçılık konusunda bildik ve sık işlenen bir olay örgüsü olsa da burada önemli olan, yaşanılanların küçük bir kız çocuğunun gözünden aktarılarak her yaş kesiminin okuyacağı bir kitabın oluşturulmasıdır. İyiliğin ve doğruluğun yanına masumiyet ilave edilerek farklı olana duyulan nefretin nasıl insanlık dışı bir duygu olduğu vurgulanmak istenmiştir.Avukat Attikus’un iki çocuğundan küçük olanı, Scout tarafından anlatılıyor öykü. Duygusal, akıllı, ama aynı zamanda asi ve dik başlı olan bu tatlı kız, insancıl ve sevgi doludur da. Kitap boyunca kendisini küçümseyen büyüklere saf, doğal, çocuk haliyle yaklaşarak adeta hayat dersi verdiğini görüyoruz.Romana önce ağabeyi Jem ve arkadaşı Dill ile birlikte bize yaşadığı yeri anlatmakla başlıyor Scout. Kitapta önemli bir yere sahip olan Boo Radley üçünün de ilgi odağıdır. Boo’nun yıllardır evinden hiç çıkmamış olması hakkında çıkarılan rivayetleri doğrulamasa da onu bir hayalet olmaktan kurtaramıyor. Çocukların bu görünmeyen adamı görebilmek, ona ulaşabilmek için türlü çarelere başvurmaları sonunda Boo’yu da harekete geçirecektir elbette. Bazı günler okul dönüşü önünden geçtikleri ağacın kovuğunda buldukları küçük hediyeleri kimin koyduğuna dair kuşku duysalar da bunu tek kişinin yapacağı ihtimali hep soru işareti olarak kalıyor.Çocuklarına doğruyu göstermek için elinden geleni yapan Attikus, ideallerini çocuklarına da aşılamaya çalışan bir babadır. Toplumdan soyutlanma pahasına bundan vazgeçmez. Suçsuz olduğuna inandığı zenciyi mahkemede en iyi şekilde savunsa da toplumun katı ön yargısına yenilir.&
1959 da yazdığı romanı bitiren Lee, onu ancak bir yıl sonra bastırabildi. “Ağabeyim Jem on üç yaşına yaklaşırken kolunu dirsekten kötü bir şekilde kırmıştı” cümlesiyle başlayan kitap inanılmaz bir satış yakalamış, baskı üstüne baskı yaparak herkesi şaşırtmıştı. Birçok ödülün yanı sıra 1961 Pulitzer ödülünü de alan roman ertesi yıl filme çekilip altı dalda Oscar’a aday gösterildi. Attikus Finch’i canlandıran Gregory Peck en iyi erkek oyuncu dalında Oscar alırken, senaryo da en iyi uyarlama senaryo dalında Oscar aldı.Bülbülü Öldürmek, bugün hâlâ işlediği konuyla güncelliğini koruyor. Halen dünya üzerinde farklı boyutlarda yaşanan ırkçılığın önüne bir türlü geçilemiyor. Bu önlenemediği gibi, ırkçılık kadar tehlikeli bir başka kâbus yaşanıyor son yıllarda. Ortadoğu’yu kan gölüne çeviren mezhep ayrımcılığı maalesef ülkemizi de tehdit altına almakta.Sonuç olarak, teknoloji ne kadar ilerlerse ilerlesin, insanlar başka yıldızlara barış götürmekten ne kadar söz ederse etsin, yine de insanları derisinin rengine ya da inançlarına göre yargılamaktan asla vazgeçmiyor…
|
|
|