different-man
Lokman Baybars

A DİFFERENT MAN* (BAŞKA BİR ADAM)

Kendini beğenmiş bir pislik olarak yeniden icat edilmek istiyorum,” dedim doktora. Önündeki tahlillere baktı. Yuvarlak, çerçevesiz gözlüğünü burnunun üzerinden aldı, gözleri kısıldı. Öne doğru eğildi. Bana baktı. Gözlerim memelerine kaçtı. Erkek olmasına rağmen memeleri bir kadının memesinden pek de aşağı kalır bir yanı yoktu. “Kelin ilacı olsaydı…”

“Sen önce memelerini küçült!..” diye bağırdım. Doktor oralı olmadı. Kapağı olmayan mavi tükenmezle birkaç tahlil verisinin altını çizdi. Kalemin arkasını ağzına alıp geveledi. Bir gözünü kapatıp düşündü.
“Sadece yakışıklı bir pislik olmak istiyorum!..” dirseklerimi dizlerime dayadım, çenemi avuçlarıma koydum.
“Bakın Doktor Bey,” dedim.  “Bu çirkinliğimi absorbe edecek bir nezaketin beni çürüttüğünü görün lütfen.”
Doktor, döner koltuğunu pencereye doğru, hafifçe çevirdi. Uzaklardan bir karatavuk ötüyordu. Ilık bir esinti bayağıdır yıkanmayan, sigara dumanından sararmış, buz mavisi, köşeleri dantelli, perdeyi dalgalandırıyordu. Kuşun melodisi gittikçe yaklaşıyordu. Doktorun yüzünde büyüyen bir mutluluk vardı. Kel kafasına bir sinek kondu. Sinek bu parlak ve geniş arazide gezinirken petrol mavisi bir dumanın içinde kaldı. Doktor yeni yaktığı sigarasıyla sineği kışkışladı. Sinek masaya kondu. Çay lekesini emmeye koyuldu. Dışarıda bir şey patladı ya da düştü. Sinek ürktü. Uçtu. Vızıltıyla odayı turladı. Tekrar masaya indi. Başka bir lekeye musallat oldu. Ardından benim tahlil sonuçlarımın olduğu kâğıda çıktı. Birden uçup yüzüme kondu. Refleksle yüzüme tokat attım. Sinek sol yanımın üzerinde resmen patladı.  Kanı gözüme sıçradı. Göz bebeğime doğru inen kanın arkasında doktorun dönüp bana baktığını gördüm. İçimden sövdüm.
Tiksindirici ve dokunaklı yüzümün altında çocukluğumdan beri her türlü ahlaksızlığımla emzirip büyüttüğüm o mendebur kişiliğim, doktora ağzı açılmadık küfürler ediyordu. Hani bilirsiniz, bekar ama orta yaşlarda olan nezaketli erkeklerin fahişelere nasıl bir hayvan gibi davrandığını… Anlıyorsunuz değil mi? Nezaket insanı törpülerken bir yanda da vahşileştirir. Size sosyolojik veya psikolojik bilgiler verecek değilim. Soktuğumun sineğinin kanı hala gözümdeyken bilimsel lafların sırası mı? Değil! Siz “A Day in the Life of a Black Rain Frog”[1] isimli öyküyü bilir misiniz? Elbette hayır! Çünkü henüz yazılmadı!.. Ama ben yazmış olsaydım öykünün şöyle bir girişi olacaktı:
“Ria adında somurtkan, çirkin siyah bir yağmur kurbağası, aklına nereden esmişse evine bir ayna almış…”
“Tanrıya inanır mısın?”
“Ne alaka Doktor Bey?”
“Çünkü tanrı içimizdeki aynadır? O ayna ne kadar temiz ve pürüzsüzse kendimiz orada daha net gördüğümüz için hastalanırız.”
“Ben, sadece yakışıklı bir pislik olmak istiyorum!.. Ve o kalemin arkasını yemeği kesin lütfen.”
“Kan değerlerinde bir tuhaflık var. Bunu çözmeden yüzüne müdahale edemeyiz.” Doktor kalemi ağzından çekti. Başını salladı. Sol kolunu büküp masaya koydu. Ağzı büzüştü. Gözümdeki kan, göz bebeğime yayıldı. Kırmızılıktan siyaha dönüşen perdenin ardında kaldı doktor
***
Aslında bazı öyküler… Yazılmaz. Yanı başımızda yaşarlar. Yazılma ihtiyacı duymayacak kadar gerçek ve sıradan oluşları onların olmadığı anlamına gelmez. Bir sinema perdesinde kendiliğinden üzerimize serpilen bir senaryo olarak karşımıza çıktıklarında o nezaketli ve sevecen çirkinlerin dünyasına tanık oluruz. Nörofibromatozisi olan Edward (Sebastian Stan tarafından canlandırılıyor) New York’ta yaşayan ve oyuncu olma hayalleri kuran asık suratlı oldukça çirkin bir adamdır. Edward’ın hikayesini konuşmak istiyorum.
Edward çirkinliğinden dolayı oldukça yalnız bir hayat yaşar. Komşusu Ingrid (Renate Reinsve tarafından canlandırılıyor) ile arkadaşlık kurmaya çalışır, Ingrid iyi bir oyun yazarıdır.  Edward çirkinliğinin kendinde oluşturduğu öz bilinci, komşusuna olan aşkını bastırması tembihler.
Doktoru Edward’a tanıdığı bir araştırmacının Edward’ın yüzündeki bozukluğu azaltmaya yardımcı olabilecek bir ilaç üzerinde çalıştığını söyler. Edward heyecanla ilacı alır ve denemeye başlar. İlaç anlatılandan daha etkilidir. Edward’ın lezyonları ve derisindeki pullar soyulur ve Edward’ın yüzü, protez makyajı olmayan Sebastian Stan’e benzer. Edward yeni bir kişiliğe bürünür. Adını değiştirir. Onun adı artık Guy’dur.
Guy’un huyu da değişir tıpkı yüzü gibi. Yukarıda anlattığım öyküdeki kahraman gibi olur: Yakışıklı ve pislik. Ama hala gözünde bir sineğin kanı vardı.

*Fazla spoiler vermek istemiyorum. “Başka Bir Adam” 2024’ün nadide filmlerindendir.

Yönetmen:              Aaron Schimberg

Yapımcı:                 Christine Vachon, Gabriel Mayers, Vanessa McDonnell

Yazan:                     Aaron Schimberg

Oyuncular:             Sebastian Stan, Renate Reinsve, Adam Pearson

Müzik:                     Umberto Smerilli

Görüntü:                Wyatt Garfield

Kurgu:                     Taylor Levy

[1] “Siyah Yağmur Kurbağasının Bir Günü” Yazan, Lokman Baybars

 

Diğer sinema yazılarını okumak için lütfen buraya tıklayın.

Sayfanın altındaki sosyal medya butonlarını kullanarak yazıyı sevdiklerinizle paylaşabilir, yorumlarınızla bize ulaşabilirsiniz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir