pizza
Birsen Yalçın

MAMA MİA

Vizem çıkar çıkmaz, okuldan bir arkadaşımla buluşmak üzere, bu sıcak, içten insanların memleketine doğru uçtum. Uçağın tekerlekleri yere değdiğinde, Akdeniz’in tanıdık rüzgarını yüzümde hissettim. Denizden yükselen tuz kokusu, yanaklarına vurdukça yapışkan bir his bırakıyor, her nefes alışta, tuzlu havanın bile sıcak olduğunu fark ettiriyordu. Dar taş sokaklarda yürürken başımı kaldırdım; balkonlardan sarkan çamaşırlar dikkatimi çekti. Renk renk, desen desen…

Arkadaşım anlattı, meğer burada, diğer şehirlerdeki gibi bir bayrak yokmuş; balkonlardan sarkan bu çamaşırlar, Napoli’nin bayrağı sayılırmış.
Sokaklarda yürürken domates ve fesleğen kokusu, çocuk kahkahaları, bir köşeden yayılan odun ateşinde pişmiş pizzanın nefis kokusu bana eski hikayelerden bir sahneye adım atmışım hissi verdi. Dar bir sokağın köşesinde, kırmızı beyaz kareli masa örtüleriyle süslenmiş, sokağa taşan masa ve sandalyeleriyle küçük ama canlı bir lokanta gördük. Burası, ancak buralarda bulabileceğin envai çeşit pizzanın yapıldığı, sımsıcak bir yerdi. Kapıdan girerken, adının sonradan Bianca olduğunu öğrendiğim, tatlı mı tatlı, biraz tombul şef, “Buona sera!” diyerek bizi karşıladı. Arkadaşımla kısa bir İtalyanca sohbetten sonra, bizi dışarıdaki küçük bir masaya yerleştirdi.
Sokağın karşısında iki genç sokak müzisyeni şarkı söylüyorlardı. Şarkılarına eşlik eden bir çift, neşeyle dans ediyordu. Ortam o kadar keyifliydi ki, önümüze gelen şaraplardan kaç kadeh içtiğimizi bile fark etmedik. Restoranın sahibi, bizi oğulları Marco ve Enzo’yla tanıştırdı. Marco, uzun boylu, fit ve biraz kendini beğenmiş bir hava taşıyordu; pizzaları hazırlarken müşterilere göz kırpıyor, ufak tefek espriler yapıyordu. Onun aksine, Enzo biraz topluca, çekingen ama her an bir espri patlatmaya hazır, sevimli biriydi.
Uzunca bir süre menüye göz attıktan sonra Marco yanımıza geldi, elinde kalemi ve not defteriyle akıcı bir İtalyanca ile bize sorular sormaya başladı. Masadan uzaklaşırken tek anladığım “Si signora” sözüydü. Siparişimizi verdikten sonra Marco ile Enzo mutfağa yöneldiler. Tam bu sırada, gözüm mutfağa kaydı; bir kedi tezgâhtaki pizzaya hamle yapıyordu. Bianca, oğullarına göz ucuyla işaret etti ama onlar fark etmediler. Kedi, tam bir dilim pizza kapıp kaçmak üzereyken Marco kediyi gördü ve sesini yükseltti:
“Enzo! Guarda il gatto! ”
Bir an şaşkınlıkla ne dediğini anlamaya çalışırken, arkadaşım gülerek hemen çevirdi: “Diyor ki, ‘Kedi pizzayı çalıyor, çabuk yakala! ”O sırada Enzo, kediyi fark etmiş ama yakalayamamıştı. Kedi mutfaktan dışarı kaçarken Marco ve Enzo arkasından koşmaya başladı. “Sen dur, Enzo! Ahh, ahh! Yakala dedim!” Enzo, kedinin peşinden koşmak için hamle yaparken, karşı masada oturan, güneşten korunmak için şapka takmış, saçları doğal bir şekilde omuzlarına dökülen kadın aniden ayağa kalktı. Kadının önüne çıkan Enzo, dengesini kaybedip yere kapaklandı. Bu sırada şortu yırtılınca, içindeki çizgi kahramanlı iç çamaşırı göründü ve çevredeki müşteriler gülüşmeye başladı. Abisi Marco, Enzo’yu yerden kaldırırken, Enzo sinirlenip onunla tartışmaya başladı; sanki düşmesine Marco sebep olmuş gibi! İkisi o kadar hızlı konuşuyorlardı ki, el kol hareketleriyle birlikte bu kavga sanki bir gösteriymiş gibi görünüyordu.
İki kardeş, tartışarak dikkatleri üzerlerine çekmişlerdi; bu sırada kaçmakta olan kedi aniden bir saksıya çarpıp tökezledi. Bunu fark eden kardeşler hemen peşine düşüp yeniden kediyi yakalamak için harekete geçtiler.  Dar sokakta sağa sola savrularak koşarken, bir köşeden hızla çıkan bir motosikletle neredeyse çarpışıyorlardı. Motosiklet sürücüsü, aniden yolunu kesen iki kardeş yüzünden dengesini kaybetti ve ortada yığılmış çöp torbalarına çarpıverdi. İtalya’nın bu küçük sokaklarında, özellikle Napoli’de her köşede sıkça rastlanan bu motosikletliler ve toplanmayan çöpler burada bir tür “şehir dekoru” olmuş gibiydi.
Bu sahneyi kahkahalarla izleyen Bianca, gülerek “Ah, siz ikiniz! Bir dilim pizza bile yakalayamıyorsunuz!” diyerek çocuklarına tatlı bir azar attı. Marco ve Enzo, kedi çoktan kaybolmuşken hafif mahcup ama hâlâ birbirlerine laf yetiştiren bir halde tekrar içeri dönerken, restoranın önünde biriken kalabalık bu komik sahnenin tadını çıkarıyordu. Napoli’nin sıcak, samimi ve biraz da kaotik ruhunu taşıyan bu sokak, o akşam orada bulunan herkesin yüzünü güldürmüştü.

 

Daha fazla Panzehir anı okumak için buraya tıklayınız.

Sayfanın altındaki sosyal medya butonlarını kullanarak yazıyı sevdiklerinizle paylaşabilir, yorumlarınızla bize ulaşabilirsiniz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir