KÖR BAYKUŞ 

 

“Yaralar vardır hayatta, ruhu cüzam gibi yavaş yavaş ve yalnızlıkta yiyen, kemiren yaralar…”

Böyle başlıyor anlatmaya Kör Baykuş.

Anlattığı ise gölgelerin içine hapsolmuş hasta bir ruhun; yalnızlık, ölüm, bastırılmış cinsellik ve varoluş üzerine sarsıcı, zamansız, mekânsız düşler ve kâbuslar toplamı mı, yoksa afyonun yaşattığı o düşsel âlemde yaşanan bir paranoyanın kemik saplı bir bıçakla insan ruhunu parçalara ayıran bir metinler toplamı mıdır, karar vermekte zorlanıyoruz.

Zorlanmadığımız tek nokta, afyon bağımlısı o ruhun, güzelliği ve gerçeği ararken kendini şeytana teslim edişinin inanılmaz bir hayal gücüyle kurguladığı küçük bir dev roman olduğu. Gerçekle düş arası, masalsı, büyüleyici, korkutucu bir roman. Bazı Batılı yazarlara göre yüzyılın edebiyat tarihinde bir kilometre taşı.

Sadık Hidayet, lanetlenmiş bir ressamın hayatının karanlık gerçeklerini, bunalımlarını semboller, alegoriler ve korku dolu fantastik yaklaşımlarla mekân dışı bir bilinmezlikte anlatırken, sadece ruhumuza değil, duyularımıza da hitap ediyor. Betimlediği her şey gözümüzde bire bir canlanıyor, ölümün, çürümüşlüğün kokusunu duyuyoruz. Bazen tuhaf bir iç bulantısıyla, bazen korkuyla kitabı kapatıp bırakmak isteği ama bunu asla yapamama duygusuyla doluyoruz. Tıpkı bir rüyada olduğunu bilip de uyanmak istemek ama bunu bir türlü yapamamanın dehşetini yaşamak gibi. Aynı korkuyu iliklerinize kadar yaşıyorsunuz:

“Ter kokan, nemli yatağımda gözkapaklarım ağırlaşıp da kendimi yokluğa ve ebedi geceye bırakırken, bütün kayıp anılarım, unutulmuş korkularım yeniden canlanıyordu. Yastığımdaki tüylerin hançer yüzlerine dönüşeceği, ceketimdeki düğmelerin alabildiğine büyüyüp birer değirmen taşı olacağı ve ekmeğin yere düşerse cam gibi kırılacağı korkusu, uyursam lambadaki yağın yere akacağı ve kenti tutuşturacağı korkusu (…) avlumuzdaki havuzun kenarında solucanlar Hint yılanı olursa korkusu, karyolam mezar taşına dönüşür de altına beni gömerse korkusu (…) ve ölümün sürekli tehdidi…”*  

Karanlığın, karamsarlığın, kötülüğün bir kâbus gibi üzerinize çöktüğünü hissediyorsunuz. Çökmek ne kelime, üzerinize yapışıp kalıyor. Karakterler, zaman, olaylar sürekli birbirine dönüşüyor, iç içe geçiyor. Bir labirentin içine düşmüş gibi hissediyorsunuz kendinizi, kurtulmak istedikçe kaybolduğunuz…

“Olayları bölüşenler bir tipin değişik kişilerdeki varyasyonlarıdır. Bu kişiler mitik bir psikoloji kanunlarına göre birbirine dönüşürler. Baba, amca, arabacı, mezarcı, ihtiyar, hurdacı ve nihayet romanın ‘kahraman’ı aslında tek kişidir. Esrarengiz genç kız, Bayader ile kahramanın karısı kahpe de öyle (…) Şimdiki zamanla geçmiş zaman, anı, rüya ve hayal olarak birbiriyle kaynaşmıştır. Sebep sonuç arasında bir nedensellik yoktur, onları birbirine masallardaki mantık bağlar. Ama buna rağmen olay şüphe yok ki gerçek bir hayatı saptar. Korkular, özlemler, ümit, ümitsizlik bu olay içinde öteden beri insan kaderinde olduğu gibidir.” **

Başka bir açıdan bakıldığında, Sadık Hidayet’in Kör Baykuş’da İran edebiyatının derinlerine indiğini ve Hayyam’dan etkilendiğini görüyoruz. Bilindiği gibi şair, düşünür ve matematikçi olan Hayyam, ruhun ölümsüzlüğünü savunan teolojik öğretiyi reddeder. Cennet ve cehennem sadece boş vaatlerden ibarettir. Hayyam felsefesinin Hidayet üzerindeki etkisini kitabın muhtelif bölümlerinde görmek mümkün.  Örnek vermek gerekirse, günümüze de pek uygun düşen bu satırları paylaşmak istiyorum:

“Tanrı gerçekten var mı, yoksa kutsal imtiyazlarının korunmasını gözeten bu yeryüzü güçlüleri tarafından, vatandaşlarını daha da rahat sömürebilmek için, kendi tasarılarına göre mi yaratılmıştır?”***

Kör Baykuş, basımı Hindistan’da yapılmış, İran da hâlâ yasaklı olan bir kitap. Hidayet bu kitapla İran edebiyatına  Avrupa modernizmini getirmiş, devletlerin rejimleri ne olursa olsun, sınırları içindeki edebiyatın bağımsız olduğunu göstermiştir. Yaşadığı mutsuzluklar onu ölüme yönlendirirken aynı zamanda da ölümsüz de kılmıştır.

 

Sâdık Hidâyet / Kör Baykuş  Çev. Behçet Necatigil YKY  20. Baskı 2017

*age s.65

** age s.85   Bozorg Alevi

*** age s.58

 

Melek Koç

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir