Pelin Yılmaz

FATMA FAHRÜNNİSA HANIM’IN BURSA SEYAHATNAMESİ

Geçmişten Gelen İlham

İstanbul’dan Bursa’ya gelmek, İstanbul’da bir yerden bir yere gitmekten daha kolay artık. Günübirlik gidip geldiğimiz çok oluyor. İşte yine bir gün İstanbul’dan Bursa’ya dönüyordum.  Deniz otobüsünden inip Mudanya-Bursa dolmuşuna bindim. Yaklaşık yarım saat sonra Bursa’da olacağım. Pencereden dışarıyı izlerken Fatma Fahrünnisa Hanım’ın Bursa yolculuğunu düşündüm.

Sabah saatlerinde İstanbul’dan çıkıp ancak gece vakti Bursa’ya varılan bir yolculuk. Mudanya Bursa arası bile trenle dört-dört buçuk saat sürüyor o zamanlar. Hep anlatılır; tren öyle yavaş gidermiş ki yolcular arada inip çiçek ya da meyve toplar, yine trene binerlermiş. Fatma Fahrünnisa Hanım’ın Bursa Büyükşehir Belediyesi yayınlarından 1896 Baharında Bursa (Hüdâvendigar Vilayetinde Kısmen Bir Cevelân) adıyla çıkan seyahatnamesinde de bu durum, eseri günümüz diline uyarlayan Nezaket Özdemir tarafından, bir dipnotta konu edilmiş. 2010 senesinde yayımlanmış kitapta, günümüz diline uyarlanmış haliyle birlikte Latin alfabesine çevrilmiş orijinal metin ve eski Bursa fotoğrafları da yer alıyor.
Eserin benim için önemi, alanında bir ilk olması.  
Fatma Fahrünnisa Hanım’dan önce Bursa’yı yazan yabancı kadın yazarlar var. Örneğin eşi İngiltere’nin İstanbul elçisi olan Lady Mary Wortley Montagu 1717 tarihinde Bursa’ya gelir ve Türk Mektupları adlı eserinde Bursa’nın kent yaşamını, kaplıcalarını, hamamlarını anlatır. Yine İngiliz Julia Pardoe 1830’lar Bursa’sını The City of the Sultan eserinde anlatır. Ancak Fatma Fahrünnisa Hanım’ın eseri bir Türk kadını tarafından yazıldığı tespit edilen ilk Bursa seyahatnamesi.
Günümüzde bir blog yazısı ya da sosyal medya paylaşımları olarak ulaşabileceğimiz benzer yazılar olsa da 19. Yüzyıl’da Osmanlı İmparatorluğunda genç bir kadının yanında refakatçilerle bile olsa böyle bir yolculuğa çıkması ve bir gezi yazısı kaleme alması devrim sayılabilir. Peki kimdi bu genç kadın?
Betül Coşkun Edebiyat Tarihinde Unutulmuş Bir Kadın Yazar: Ahmet Vefik Paşa’nın Torunu Fatma Fahrünnisa Hanım adlı makalesinde yazarı “Ahmet Vefik Paşa’nın torunu Fatma Fahrünnisa Hanım, Tanzimat döneminde yetişmiş önemli kadın yazarlardan biridir. Hanımlara Mahsus Gazete’de yayımlanmış pek çok fikir yazısı, tefrika edebi eseri bulunmaktadır. Osmanlı kadın modernleşme tarihine fikirleri ve eserleri ile katkı sağlamıştır” diye tanıtıyor.  Hanımlara Mahsus Gazete; 1895-1906 arası 11 yıl boyunca çıkan, yazarlarının tamamına yakını kadın olan bir kadın dergisi. Önceleri haftada iki kez yayımlanan Hanımlara Mahsus Gazete sonradan haftalık çıkmaya başlıyor.
Fatma Fahrünnisa Hanım’ın doğum tarihi hakkında farklı kaynaklarda farklı bilgiler var ise de adı geçen makaleye ekli fotoğrafta Yenikapı Mevlevihanesi’nde bulunan mezar taşındaki yazı şu şekilde: “İsmail Hakkın Bey Kızı İlk Türk Kadın Yazarlardan Fatma Fahrinnüsa Tezcan 1876-1969”
Bu bilgi ışığında Fatma Fahrünnisa Hanım’ın “1896 Baharında” 20 yaşında olduğunu söyleyebiliriz. Seyahatname, Hanımlara Mahsus Gazete’de 8 Şa’bân 1313 -Sayı:42-Sayfa:3-4 (24 Ocak 1896) ile 9 Zi-l-hicce 1313 -Sayı: 63-sayfa 4-5 (22 Mayıs 1896) arası tefrika edilmiş. Yazarın  “…geçen ilkbaharda Hüdâvendigâr Vilayeti’nde gerçekleştirdiğim küçük güzel bir seyahat” diye söz etmesinden ve devamındaki anlatımında yolculuğun aslında 1896’da değil 1895 Nisan’ında gerçekleştiği anlaşılıyor. 1896’da Hüdavendigâr Vilayetinde Kısmen Bir Cevelân başlığıyla tefrika edilen eser, günümüz diline uyarlanıp kitaplaştırılırken 1896 Baharında Bursa adını almış.
Seyahatnamenin ilk bölümlerinde yazar, seyahat düşüncesinin kendisini nasıl cezbettiğinden söz eder ve yola çıkış hikâyesini anlatır.
Oldukça ağdalı olan anlatımın özeti şu; Bir Nisan sabahı penceren dışarı bakarken gördüğü manzara seyahat isteğini tetikler. Masmavi gökyüzü, gül rengi bulutlar arasından süzülen güneş, durgun denizde köpüklü bir iz bırakarak sakince süzülen bir vapur onda bir deniz yolculuğu hevesi uyandırır ve babasının memleketi olan Girit’e gidip aile büyüklerinin kabirlerini ziyaret etmek ister.
1895 Osmanlısında, o yaşlarda bir genç kadının kendi başına yolculuk kararı alıp uygulaması mümkün değil. Ne yazık ki “valideler” dediği anne ve büyükanneden izin çıkmaz. Hatta annesi “İstersen git fakat rızam olmamasına rağmen bana karşı gelerek gitmiş olursun” der.
Metninde sık sık dini referanslara başvurmasından anlaşıldığı üzere Fatma Fahrünnisa Hanım’ın muhafazakâr bir yanı var.
Betül Coşkun makalesinde bu durumu “Tanzimat dönemi kadın idealizasyonu Fahrünnisa Hanım’da aynen devam eder. Kadın iyi anne, iyi eş, iyi evlat, iyi vatandaş, iyi Müslüman olmalıdır” diye açıklıyor ve Fatma Fahrünnisa’nın bir yandan Vefik Paşa tarafından Batı medeniyeti eksenli, diğer yandan amca ve babası tarafından din ve tasavvuf eksenli bir eğitim aldığını söylüyor. Hal böyle olunca annesinin sözlerinin kendisinde dini ve vicdani rahatsızlık yarattığını anlıyoruz. Düştüğü ikilemi satırlardan hissedebiliyoruz. Hayal kırıklığı içindeyken annesinin “…bari Bursa diyeydin olabilirdi” demesi üzerine hemen bunu bir izin olarak kabul eden genç kadın büyük bir sevinçle Bursa’ya gitmeye karar verir.
Aile onayı ile meşruiyet sağlayıp zamanın ve coğrafyanın yarattığı engelleri aşarak çıkılan ve sonrasında seyahatname şeklinde kaleme alınan bu yolculuk kanımca, dönemim şartları göz önünde bulundurulduğunda öncü ve cesur bir davranış sayılmalı.
Zuhal Eroğlu Koşan ve Alev Sınar Uğurlu Yazarların Gözüyle Bursa’ya Seyahat (1889-1925) başlıklı makalelerinde şu tespiti yapıyorlar:
“Fatma Fahrünnisa Hanım, kadınların kamusal alanda daha fazla görünür olmaya başladığı bir dönemde kadınları herhangi bir konu üzerinde ayrıntılı düşünmeye, buradan hareketle fikir geliştirmeye teşvik eder, bunu yaparken kendisini de bir çeşit rol-model olarak sunar. Buna bağlı olarak, ahlâk vurgusu metnin her yerinde kendisini hissettirir. Ailesinden izin almadan yola çıkmadığı gibi yanına ahlâkını bildiği, emin yol arkadaşları seçer, seyahat boyunca daima Allah’ın adını zikreder ve yolculuğunu adım adım okura aktarır. Seyahate karar verdikten sonra büyüklerinden izin almak gerekliliğini vurgulasa da kararını gerçekleştireceğini kesin bir dille bildirerek öz güveni yüksek bir kadın portresi çizer. Nitekim ister ve yapar, üstelik sonunda ortaya değerli bir eser koyar.”
Çabucak tamamlanan hazırlıklar sonunda  “beş buçuk” kişilik bir kafile ile yola çıkılır.
Buçuk nedir? Yol arkadaşları kimlerdir? Bu soruların yanıtı metinde yok. Yazarla yaşıt olabileceği tahmin edilen bir kadın arkadaştan ve yaşça daha büyük bir Bursalı hanımdan söz ediliyor ancak diğer iki buçuk kişi belirsiz. Nezaket Özdemir önsözde “Kendilerine refakat eden Bursalı Hanım ile Fatma Fahrünnisa Hanımın ismini bilmediğimiz arkadaşı dışındaki iki kişi kendilerine bu seyahat süresince hizmet eden kişiler olmalı ki kendilerinden hiç söz edilmiyor” diyor.
Uzun ve sıkıntılı bir yolculuk sonrası Bursa’ya varan kafile Çekirge’de bir otele yerleşir. Her ne kadar otelden memnun da kalsalar, ev rahatına alışkın oldukları için ertesi gün bir evin üç odasını kiralarlar. 
Ve Bursa günleri başlar. Bu gezide Bursa’nın doğal ve tarihi güzelliklerini görecekler. Türbeleri, camileri, kaplıcaları, Numune Çiftliği ve çiftliğin içinde bulunan Ziraat Mektebini, Kasr-ı Humayün’u (Hünkâr Köşkü), bir ipek fabrikasını, Misi Köyünü gezecekler.
Öncelikle Osmangazi ve Orhangazi türbelerinden başlayarak pek çok camii ve türbe dolaşırlar. Yazar bu yerleri anlatırken Osmanlı tarihine dair oldukça kapsamlı bilgiler verir. Peşinden kaplıcaları ayrı ayrı özellikleriyle tanıtır, kendilerinin yirmi dakikada bile çarpıntı hissettiği sıcak hamamlarda kadınların hem de yemek yedikten sonra çocuklarıyla beraber saatler geçirişlerine şaşırır. Dört- beş yaşlarındayken bir yıl kadar Bursa’da kalmış olan yazar Setbaşı Köprüsü ve Gökdere’yi gördükten sonra manzaranın çocukluğundan hatırladıklarına hiç benzemediğini ve bu yüzden kendisinde hayal kırıklığı yarattığını söyler.
Fatma Fahrünnisa Hanım yazdığı seyahatnamede verdiği ayrıntılı bilgilerle eğitimli bir kadın olduğunu ortaya koyar. Kentin Kartacalı Hannibal tarafından kuruluşundan başlayarak, Orhan Gazi tarafından fethedilişinden, başkentlik dönemlerinden, büyük Bursa depreminden, yıkılan ve yeniden onarılan yapılardan uzun uzun söz eder. Bursa’nın coğrafi konumu hakkında da okurunu bilgilendirir.
Varlıklı bir ailenin kızı olarak gezdikleri ipek fabrikasındaki işçi kadınları görünce onların hayatını kendi hayatı ile kıyaslar. Sıcak ve kötü kokan bu ortamda el emeği ve alın teri ile çalışan kadınları takdir eder. Ellerinin derileri mavimsi beyaz bir renk almış, deri altından kırmızı damarları görünen emekçi kadınların kendisinden üstün olduğunu ve Allah’ın rızasını almış olduklarını söyler. Kendisinin de içinde bulunduğu sınıfın çalışmayan, her türlü hizmetini hizmetkârlara yaptıran, çocuğunu mürebbiyelere baktıran, giysilerini mağazalardan alan kadınlarını eleştirerek “sırf okuma yazma bildiğimiz için kendimizi dev aynasında görmeyelim” der.
Yazara göre okuryazarlık kadın için büyük bir nimettir fakat asıl önemli olan bu nimetten faydalanarak yararlı işler yapmaktır.
Fatma Fahrünnisa Hanım’ın Bursalı kadınlara dair gözlemleri Misi Köyünde de devam eder. Bir kavak ağacının mübarekliğine dair batıl inançlarını saflık olarak tanımlarken kendilerine gösterdikleri yapmacıksız hürmetten etkilendiğini belirtir.
Kenti ve çevresini gezdikten, Hisar ve Ulucami’yi iki kez ziyaret ettikten sonra validelerden aldıkları on beş günlük izinlerini tamamlamadan onuncu günde Bursa’yı yeterince gördüklerine kanaat getirip dönmeye karar verirler. İnegöl, Eskişehir ve İzmit’te de birer gün konaklayarak maceralı bir yolculukla İstanbul’a dönerler.
Dönüş yolunda İnegöl’de misafir oldukları evin gelinlerinden de övgüyle söz eder yazar. Evin tertemiz oluşunu, evde kadın işçiler olduğu halde bütün hizmeti gelinlerin yerine getirmesini, çocuklarıyla ilgilenmelerini, yaptıkları yemekleri, misafirperverliklerini takdir eder.
Yolculuğu yazıya dökme fikri İstanbul’a döndükten sonra doğar. Bu fikrini seyahatnamenin başında “…seyahatten aldığım zevk ve keyfin, neşenin sadece zihnimde kalmasına gönlüm razı olmadı. Bu seyahati herkesle fikren olsun paylaşmak istedim” diye belirtir. Baharda yaptığı yolculuğu kışın anlatarak soba ve mangal başında okuyan kadınları seyahat düşüncesiyle harekete geçirmek, şaşırtmak ve mutlu etmek ister. Bununla birlikte yolculuğunun anısını da ebedileştirmek arzusundadır. Böylece Bursa serüvenini edebi bir şekilde kaleme alır.
Rahatlıkla denilebilir ki; Fatma Fahrünnisa Hanım kendisinden önce Bursa’yı eril bakış açısıyla yazan erkek seyyahlardan ve oryantalist bakış açısıyla yazan yabancı kadınlardan ayrılıyor.
Bu kısa Bursa seyahatnamesi, yazıldığı dönemin toplum yapısını, kentte günlük yaşamı, kentin kadınlarının evin içindeki ve dışındaki yaşamını içeriden bir gözle ve kadın bakışıyla anlatıyor. Koşulları gezginliğe çok daha elverişli olan günümüz kadınına ilham verecek, bunca yıl sonra bile tıpkı yazarın arzu ettiği gibi seyahat düşüncesiyle harekete geçirecek, şaşırtacak, mutlu edecek bir eser ortaya koyuyor.

Pelin Yılmaz

Diğer Panzehir Dosya yazılarını okumak için buraya tıklayınız.

Sayfanın altındaki sosyal medya butonlarını kullanarak yazıyı sevdiklerinizle paylaşabilir, yorumlarınızla bize ulaşabilirsiniz.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir