Güle Güle

Bağımlılık adlı canavarla tanışmayan kendim dâhil kimseyi tanımıyorum. Belki de sizin hiçbir bağımlılığınız yok. Öyleyse çok şanslısınız. Hemen kendinizi kutlayın bence. Hele depresif bir ruh hali içindeyken bazı alışkanlıkların veya başka iradelerin kontrolü altına girmek daha kolay. Bazen birilerine ya da bir şeylere duyduğumuz ihtiyaçtan kurtulamıyoruz. Sağlığımız zarar görse de vazgeçemiyoruz. İrademizi zorlayanlar genellikle alkol, sigara, uyuşturucu, kumar ve benzerleri. Vurgulamak istediğim bir tür düşkünlük daha var. İnsan bağımlılığı…

İster evli ister sevgili olsun, farketmez. Bir kadınla erkeğin arasına buz dağının girmesi sıradan bir olay ama nokta koyma cesaretini gösterebilmek başarı. Noktadan sonra kocaman, yepyeni bir harf geldiği bilinse dahi korku o yeni harfin ışıltısını örtebilir. Çiftler ilişkilerini bitirip bitirip yeniden denemeye kalkışabilirler. Geriye kalan ise genellikle gerçek bir tükeniştir. İzin vermezsek kimse bizi yok edemez. Kişinin yok olma hâli genellikle kendinden kaynaklanmaz mı? Çıbana dönüşmüş bir birlikteliği sadece alışkanlıklar ve çıkarlar uğruna sürdürmek ne kadar yorucu… Tepeden aşağı yuvarlanmaya başlayan taşı durdurmaya çalışmak boşuna bir çaba, hatta daha da hızlanması için itebiliriz. Bu düşünce bence farklı ilişkilerde de geçerli. Cesaretle düğmeye basıversek başı dönmüş dönme dolap bile durabilir…

Çocuklarımızla kurduğumuz ilişkilerdeki denge çok hassastır. Bazı ebeveynler çocuklarına âşık olabiliyorlar. Bir erkek çocuğuna hayatımın son aşkı dercesine bakan bir anne fotoğrafı gözümün önünde canlandı. Aslında koskoca bir sevgi ağacı var bu karede. Bakışlar o denli berrak ve sıcak ki masumiyet hissediliyor ama bir ağaç haddinden fazla sulanırsa çürüyebilir. Yapılan her şey iyilik adına olmasına karşın bu yaklaşımın sıkıntı veren yankıları gelecekte dikilecek olan fidanlara da ulaşabilir.

Bağlılıkla bağımlılık arasındaki farkın ayırdına vardığımızda, ilişkiler çok daha niteliklidir. Bağımlılık, beklenen ilgi görülmediğinde insanın kendi bütünlüğünü hissedememesine yol açar. İlişkilerde seçim ve özgürlük yoksa sevgi değil, bir zorunluluk söz konusu olabilir. Rahatça nefes aldığımızı hissedebilmeli, başkalarının da seçim ve özgürlük haklarını doğal karşılamalıyız. Böylece hem kendimizden hem de birbirimizden hoşnut olup hep birlikte daha huzurlu yaşayabiliriz.

Seslenişim önce kendime! Canım babam, “Ölünceye kadar yaşayacağım…” derdi. Ben de aynısını söylüyorum, bunu gerçekleştirebilmem için tüm bağımlılıklarımla vedalaşmalıyım. Yaldızları dökülmüş çerçevelere bakıp bakıp hüzünlenmek yerine, sesli fotoğraflar asmak istiyorum gökyüzüne… Boğmadan, bıktırmadan, kaybolmadan sevmek istiyorum. Sevdiklerimin özgür çayırlarda koşabilmeleri beni de büyütmez mi?

 

Veda etmeye hazır olduğunuz bağımlılığınız nedir?

?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir