Acemi Şair Tiradı
ruhumda dolanan barbarların
ayak izleriyle dolu sırtım
lütfen benden gülmemi isteme
insan bazı anlar
ne de hassaslaşıyor kadere
nasıl da kıvranıyor cevaplar için
yine de biçare
uzanıp bakıyor gökyüzüne
hayatım Sofokles’in tragedyası
ama Aristofanes tarafından yazılmış gibi
kahkahaya boğuyor izleyen
üç beş ayyaşı
kulağıma küpe etsem de
birkaç bilge lafını
hayat ucundan çekip
koparıyor kulağımı
kabuk bağlayıp iyileşiyor yaram
yine de güvenmiyorum felsefecilere
yüzümü çevirip
kayboluyorum dincilerin histerisinde
her şey güzelken
göz dikiyorlar
cebimdeki üç beş meteliğe
ben de kayıp gidiyorum ve dönmüyorum
parayla dönen meclislerine
bilim adamlarına tutunuyorum
öyle güzel konuşuyorlar ki
hiçbir şey anlamıyorum
sorup sorup duruyorum gülüyorlar
onlardan ne hayır geldi ne zarar
ben ne desem kıkırdadılar
birkaç gün kayboldum ben de
önüme kim çıktıysa sordum
ama neye yarar
deli gözüyle baktılar bana
önce meyhanelere
sonra sokaklara düştüm
ceketsiz adamlarla tanıştım
hepsi şairdi
onlara sordum
daha iyi bir bilene sor dediler
hani dedim
neredeler?
uzakta, mektup yaz dediler
ama yoktu ki param
nasıl göndereyim mektupları?
o zaman şiir yaz dediler
ben de ikna oldum
bin bir fersah açıp düşlerimi
yazdım deftere
kulaklara dolsun
bir baba, oğluna
gece yarısı okutsun diye
bu bir mektuptur
şiir biçiminde
içimi kemiren soruyu öğreneyim diye
kim bilir ne yollar aşıp gelmiştir
elinize
lütfen cevap için
bir şiir de siz yazın
ve cevap da
aynı soru gibi
yollar aşıp gelsin önüme
bıktım düşünmekten kara kara
delirmekteyim artık
anla
kavrulmakta ve yanmakta içim
ruhum gibi kırış kırış
bir ay ışığının altında
avazım çıkana kadar
bağırıp soruyorum sana
dünyada eksen eğikliği varsa
neden kutbumda üç yüz altmış beş gün
gün doğmamakta?
anlayamıyorum
nasıl yarar alnımı
gökten iğne iğne akan yaş
ben acıdan kıvranırken
merhamet etmez mi
üzerime yağan taş
atan gözlerde ne fer kalmış ne pas
kurumuş ormandaki ağaç
kalkmış yerinden
kükreye kükreye
üzerime gelmekte yavaş yavaş
çatırdamakta yer küre
kırılmakta göğüs kafesim
umarsızca ölmemekteyim
bilmiyorum
yürüyen bir ceset miyim
yoksa ceketsizliğe alışmış adamların
yeğeni miyim
eğer bilirsem, öleceğim
bu yüzden bilmeyeceğim
çünkü yaşama kayıtsız her adem gibi
ölümü beklesem de
bin yaşında bile olsam
istemeyeceğim