Oresay Özgür Doğan

YÜKSEK EDEBİYAT GÜNLERİNDE I

 

De ki: “Biz birbirimizde kendimizi arıyorduk!”

 

KARŞILAMA

Sayın Eleştirmen Şair! Sizden, değerli düşüncelerinizden bahseden, özellikle eserlerinizi yayımlayan dergiler üzerine yazdıklarınızı okumaktan da büyük keyif alıyorum. Şiirin çağcıl görkemli devinimi, şiirsel tutkunun değer odaklı yapılanması, diyorum ben buna. Sonra güzelliklerin şarkısını söyleyen dizelerinizi ve inceliklerinizi bir sofra bezi gibi seriyorum bağdaş kurmuş küçük yalnızlığıma.

 

Teneffüs itirafı olsun: Dün akşam, şairliğinin medeniyet bölgesine giriş yapan, şiirsel derinliğini yalınlığın notalarıyla şanslı ve dost okuyucuların gönül gözüne sokan, köklü ve mümtaz geleneği fani dünya ötesi âlemlere geçerek ateşli bir benliğin salıncağında ama çağdaş bir şekilde sallayan huzursuzluğunuzu uzunca bir süre sevgiyle seyrettim.

 

ALIMLI UZLAŞMALARIN KUYRUĞUNDA  

Küçük şiirsel yakınlıklar kurmaktan hoşlanıyorum. Önce kısa süreli bir boşluk, sonra paylaşılan geri dönüşümlü bir sevinç, karmaşık ilişkiler bütününe hayran seslenen.

 

Durmadan kokluyorum görebildiğim ve düşlerini kurabildiğim şeyleri. İşimi biliyorum. Her aynanın iç sıkıntısıyım, her ağacın kırık dalı, örselenmiş ruhunu kar çölünden geçiren. Kalabalığına çözüldü biçim. Çatladı uzamın ince yeri. Çizdi yüzümüze kusurlarını uyku kuyruğunda hâlden hâle soğuyan kapanmış pencereler kepenkler, cehennemine su taşıyan.

 

Ve artık biçim, çok temalı bir gecedir,  algıya gün doğuran haz parçası. Gece, sevgili kalemime güzel şeyler yazdıracak nü bir mekândır: İmge yoğun şeyler, akıcı ve toplumsal ve bireysel sorunlarla güncel yaramazlıkları kışkırtan.

 

Peki, şimdi desem ki: Kim, kıvamlı bir boşlukta derin bilgisini yazma yeteneğiyle bütünleştirerek asılı bir heyecanla veryansın eden zavallı şairin gerçeğine yaklaşabilir veya onun anlamından ne kadar uzaklaştığını görebilir? Galiba bunu en iyi içimizdeki “Kör Papaz” bilir.

 

Sen, zeki ve çevik bir melankolisin. İşte yüzümüze yerleşen boşluk için sürgün ve ürkek bir şenlik veya kaos.  Say ki, şiirsel başkaldırı veya kurumuş ağaç. Artık nokta, acıdır. Susalım öyleyse, sözleri kâğıdına terk ederek. Susalım o nar için. Bakınız bu aynı zamanda kifayetli acının kendi sığınağını müjdeleyen animistik yorumlar arayışıdır.

 

Yakın deniz olsun: Safları büyüleyen şiir astrologlarına edebiyat madalyası verilsin. Şiirsel etkinliklerin başına yabancı bir teknik kolaylaştırıcı getirilsin. Şiirsel dil kası yorgunluğu için tedavi edici yaratıcı kurslar düzenlensin. Şiirsel kötülükler ve kıskançlıklar için şiir mahkemeleri kurulsun. Okuyucuyu dert sahibi yapan çılgın imgeler koruma altına alınsın.

 

BOŞLUĞUN ŞIMARIK GÖLGESİ ALTINDA

İşte burada korkunç ve estetik içeriğe göre kaba betimlenmiş bir duygudaşlık aidatıyla çelişkisiz küçük mekânına bocalayan düşsel bir topluluk oluşturmuş tekdüze yalnızlığın gizil bir sessizliği var: Ağrı yitiminden dil armağanı, ateşinin başında oturup beklediği. En güzel bu noktada yakalanıyor eski mutlu günler. Bu noktada her mevsim koşulları nakışlı bir kış hazırlığı. Bu noktada birlikte büyümüş evler imecesi.

 

Sen benzersiz kılınmış her tutkuya bir aşk yakışır, diyerek şiiri karşılayan yoğun duygusunun fazlasını uygun ve yaraşır tümcelerle dışarı atan bu mahir bakışı, tarzının şiirsel çölüne tanımı eksik bırakılmış bir edebiyattan anlam dağıtan paragraflarla mayalanan bu saldırgan ketum sancıyı okumayı seviyorsun. Ve seyretmeyi.

 

Sonra karşımızda irkilen tablosunda unuttuklarıyla yaşlanıyor bazı fotoğraflar. Diyelim ki: Bize misafirliğe geldi: Dört başı mamur belirsizlik ve fütursuz uzun gece.

 

Üzülme, ben, ahlak ağacını boyayan, hızın kucağında tükenme tüketme kültürünün değerlerini referans alan münzevi şairleri de kâğıdın içine çekiyorum. Sonra rüzgâra tutuyorum, sözcükle anlamını birbirinden ayırarak göründüğü kadarıyla var olan çatlaklarıyla tavlanmış, yongaladığı bir egoyla perde çektiği sıradanlığın üzerinden kolu kanadı kırık tümceler yazarak şiire dokunmaya çalışan geç kalmışları.

 

Memleketin pozuna bakıp, suskunluk sedirinde düşüncesini düşünen bu düşünceli simge tüketenlerin yüzeyde kulaç atmalarını da şiirden saymak gerekiyor. Ama iyiliğine inandığım şiir-insanlar da var. Ayrıca yakınlığın, tutkuyla harmanlanmış tahammül sınırları çizilen bir içerik kazanması, şiir için yükseklik korkusuna karşı yüzleşmeyi de dengeye çağırıyor. Dengede bekleyelim.

 

DÖNÜP DURAN EDİMLERDEN

Buradayız! Ustalık döneminin şiirsel gitar telinden, sırtını nesnel gerçeklere dayamaktan kaçınana: Gerçeği şekillendirmek için bilgiyi belgeyi esas almayandan, şiirsel bir abiye sarılarak abinin doğrusuyla var olmaya çalışana: Bilgi kırıntılarıyla şiir üzerine ahkâm kesenden, okumak için sabırsızlanıyorum, diyene: Acının yakasını hiç bırakmadığı kolektif şeylerin aktörü yeni hüznün çok yönlü hırçın şairlerinden, gözaltında kaybolmuş bir zaman tanığı şiire: Şiirsel sezonuna koşan dize dönüştürücü güncellenmiş bellekten, hep bir basamak yukarıdan bakan paldır küldür entelektüelliğe.

 

Yerleşik karşılıklı şiirsel uçurmalardan, corona covid-19 salgınının başlattığı şiir zincirine: Kendini sevmek için başkasına küsenden, kıdemli şiirsel gençlik sanrılarına: Kötü günlerde topaç çevirenden, şiirsel küçük çıkarlar birliğine kaymalara yana demir atmalara: Dil ötesi deneysel uzamdan, aklını eksik bırakan dellenmiş kabuğa: Çeki düzen veren aynadan, yolun yarısına gülümseyen taşlanmış yaratıcılığa: Şiirin içine fırlatılmıştan, şiirsel miras mektuplarına: Bilinci rahatsız edene odaklanandan, uyumun ve dengenin mabedine.

 

De ki: Sulasın avluyu bahçıvanlar.

De ki: Bütün şiirsel iyiliklerin canı cehenneme!

 

 

SUYUN ÜZERİNDE HAFİF GERİLİMLER

Burada, kıvamı karpuz çatlatan az uyumuş çok düşünmüş mana kıran yaratıcı yürek işi içsel şeylerin seçilmiş sözcükler birlikteliğine biraz sanrı eklerseniz, kendi anlamını oluşturan ikinci öznenin mırıldanan algısını okşarsınız.

 

Kolay kurulur yakınlık, biçimlenince kabından taşan yerel acı. Artık insan ruhundan olgun bir meyve gibi düşen muhteşem incelikler, sıfat zengini mutluluklar, sertifikalı güzelliklerin kışkırtıcı kırmızı şarabıdır mayaladığınız. Sizi şiirsel işaretler taşıyan bir alışkanlıktan çekip çıkaracağım, uzak bir gözyaşı ırmağından.

 

Burada bu ağaçların altında biterse düş biter şiir olur. Dize dize üflenmiştir sözcüklerin mavi yasemini. Burada her ölüye bir arp verir “göğsünde bir tepsi kor taşıyan kız”lar.

 

Burada çapacılar ve kimi sempatik hayranlar özenle taşır, eski bir şarkı kafiyesi, olgunlaşmış şahaneyi küfelerle iç avluya. Ve künh kalbin müziğine evrilir beslenir ve bulaşır küçük hikâyelerle. Gözlerini açar herkesin yarası. Ah, insan burada barbar ölür.

 

Bak “Bir Endülüs Köpeği”dir, bu biçemli yıkıntı. Bak işte cehennem bilinçaltıdır.

 

Ah şairim, düşünürüm, kalıtsal bir yaratıcılıkla etkileyici yalın örerek içi şiirsel kaygılarla doldurulmuş dengeli çelişkilerden sessizlikle tekâmül etmiş çarpıcı verimler üreteceksin, üretmesine de senden ricam: ateşten çatlaklardan dalgalardan damıtılmış nü ve pi anlamlarla ve öncül imgelerle ruhumu aşırı ölçüde kışkırtma! İnan o uçurumun kıyısında kendime gelmem yarım günümü alıyor. Biliyorsun, hayat devam ediyor!

 

Şimdi desem ki: Çoğunlukla yufka, kıyma, soğan, kapya biber, tuz, karabiber, pul biber, sıvıyağ, rendelenmiş kaşar, galeta unu, yumurta sarısıdır bu ülke. Bir tarifler dandy’sidir ben ötekine. Sıkı şiirler çıkar bu hazmedilmiş tutkudan…

Derim de şimdi sen yine bana küsersin. Neyse, küsme!

 

Ah birbirine ayna hediye eder tavus kuşları, kuyruklarında akıl uçuran çılgın imgeler, seyir defterine işlenen. Süs ve gurur dökümüdür bu endam.

 

KÜÇÜK KAÇAMAKLAR SALINCAĞINDA

Artık dikenin gülü çağırması gerekiyor. Kendini bırakıp ayrıldığı mekânı da yanında götürerek hüzün taşıyan modern bir birey olarak, şiirsel yüzünü görünce sevinen dil bilincimi yükseltmek, kaygıları aşarak ulaştığım sorunları sarıp sarmalayan şiirsel bir yangın başlatmak ve süreçte üstleneceğim rollerin gereklerinin yaratacağı ağır baskıyı da bertaraf etmek amacıyla çeşitli şiirsel yenilikler yakalayabileceğim desteği ve övgüsü bol olsun lirik çalışmalara yarın sabah başlıyorum.

 

Umarım okuyucunun ve birkaç okurun içini üşütecek ve terletecek üstüne de manası içli sözler yazdıracak bir hava yakalayabilirim bu taze arayışlar yorumlarının içinde! Bu havaya ayrı bir önem veriyorum çünkü bu hava insanı nasihatçi eleştirel eleştirmen yapacak şiirsel polenler havasıdır. Ve ben hazırım bu polen yağmuruna yakalanmaya ve ıslanmaya.

 

Ve hâlâ dıştan içe bir bulmacaya renkli kalemlerle işaretleyebileceğim bir soru olamadım, olsaydım keşke! Çözer paylaşırdım. Bu ve benzeri şiirsel incelikler şairi şair tutuyor.

 

Ah cinimiz bol olsun! Ki cin beceri demektir, yahu!

 

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir