BENİM HALA UMUDUM VAR
Kaygan bir yolda yürümek gibiydi hayat bazen. Harislikler, henüz cevaplanmamış soruların yarattığı bunalımlar, geçimi sağlamak için katlanılan mecburiyetler, kaybettiklerinin acısı, ne istediğini bilememenin verdiği huzursuzluk, sevgi yoksunluğu… Daha neler eklenebilir bu listeye, diye düşündü. Yaşadığım ama hatırlamadığım, iz bırakmayan ya da silinen neler var acaba bilinçaltımda…
Zaman zaman nedensiz yere sıkıntı kaplar ya insanın içini, sebebi bilinçaltında depolananlar olsa gerek, diye düşündü. Oysa sadece kötü anılar yok ki. O günden itibaren mutlu olduğu anları hatırlamaya çalıştı. Hepsi göz kapağı kadar uzağında değil miydi sonuçta! Hatırlamak, hayal edebilmek insanlara verilmiş güzel bir armağan. Hadi hemen zamanda bir yolculuk yapayım, dedi merakla ilk hatırlayacağının ne olacağını beklerken. On dört, on beş yaşlarında iken yorgun argın eve geldiğinde yere kendini atar gibi oturmuştu. O an, hayatında kendini en mutlu hissettiği anlardan biriydi. Sebebi bilinmez; belki oynadığı oyundan çok keyif almıştı, belki de en sevdiği arkadaşlarıyla güzelce sohbet etmişti. Hatırladığı tek şey çok mutlu olduğuydu. Gözlerini açtığında içinde o andaki gibi bir mutlulukla sanki aynı halının üzerinde oturuyordu.
Bir süre güzelce devam edebildi kendine böyle armağanlar vermeye. Ama işte insanoğlu. Azıcık mutlu hissetti mi aklı hemen mutsuz olduğu anlara kayar. Çok da yüklenmedi kendine: Gencecik kuzenini kaybedeli çok da uzun bir süre olmamıştı sonuçta. Hayatı sadeleştirmek gerek bazen derken, kuru fasulye yiyebilmekmiş mutluluk aşamasına gelebileceğini hiç tahmin etmemişti, yemek yiyemeyecek kadar hasta olan kuzenini hatırladığında.
Umut ve çaresizlik arasına hapsolmuş kalpleriz hepimiz. Kendimize güzel armağanlar vererek umutlanan, böylelikle çaresizliklerimizle başa çıkmaya çalışan…
Ne zaman gözümüzü kapasak güneş zorlar göz kapaklarımızı, vazgeçemeyiz içimize sızan ışıktan…
Sedef Ergürbüz
İstanbul – 01.08.2020