SÖZCÜKLERE PENCERE AÇINCA

 

Bazı tümceler var bazı sözcükler şiirsel yolda karşılaştığım.

Her birine bir pencere açtım. Sıkıntıya us payı olsun.

 

Örneğin şu HAKLI GURUR, tümcesi, ne kadar ilginç ve önemli bir oluş! Şaire, taze sıkılmış portakal suyu gibi. Hep mavi gözlü bir perisi olduğunu düşünmüşümdür bu tümcenin, jestleri de çağıran.

 

SAF, şiirle gezen bilge azlığın sözcüklerinden. Dalında son yaprak bir havası var. Bazen bu sözcüğü GO oyununun siyah taşlarına benzetiyorum. Körebe oynamışlığım da vardır. Yüzölçümü geniş.

 

BÜYÜ, en sevdiğim lirik sözcüklerden. Korkunç ideolojik buluyorum bu sevimli sözcüğü. Gölgesi inanılmaz serin. Doğrudan algı güncelleyen bir yanı var. Geçtiği her yeri yeşertiyor. Deniz görmemiş martıyla onun sayesinde tanıştım ki hâlâ arkadaşlığımız devam ediyor.

 

VİCDAN, transfigürasyonu güçlü, spiritüel gelişimini tamamlayarak, erdemini kutup yıldızı yapmış,  el üstünde tutulan anorganik bir şey. Toplumsal diplomalı pişkinliği soyuttan somuta eksik kalan ve abartılan yönünü örtüyor. En iyisi Shakespeare’in dediğini de yazayım anlam anlamı yakalasın: “Vicdan kelimesini korkaklar kullanır. Güçlüler ürksün diye uydurulmuş olsa da.”

 

GEMİ AZIYA ALMAK deyimi de ihmal edilmiş anlamlarıyla ilginç sonuçlar doğuran bir deyim. Açılımında, biçilmiş role razı gelmeyerek karmaşık öğrenilmiş davranışlarla değerlerle olagelene başkaldıran gizli bir yüz var. Korkunç huzursuzluğun açıklaması olsun: “Hücum vuran bir trampet gibi!” deliliğe seslenen ve bir bilinmeyene sıçrayışın günahkârı olarak yoldan çıkmayı tetikleyen büyük yıkımın ötesinde kalan denge durumudur.

 

İNTİHAL, işte şahane anofelli bir kuraklık. Payandasını astarına çengelli iğneyle asması, saflık ve dalgınlıkla konuşmayı sevmesi, gerekçelerinin her yokuşu tırmanacak güçte olması yarı bilimsel bir yakınlık oluşturuyor. Tiyatro oyuncularına taş çıkartan yönü yüzeyine ayrı bir güzellik katıyor, demek istiyorum.

 

GÖRKEM, bu ne yahu diyerek yaklaştığım sözcük. Açılan bir mesafeyi kapatan, bir eksikliği tamamlayan yönüne odaklanmanın yanı sıra hep kendisiyle konuşan özelliğini de gözden kaçırmamak gerekiyor. Olmasa da olur.

 

AŞIRIP TAKLİT ETMEK, dalgınlık ve dikkatsizlik savunması felsefi yanını oluşturan, hayranlarına sığınarak ruhsal huzursuzluğunu eritip arınmaya çalışma gayretini takdire şayan bulduğum besleyici uykusuyla doğal taş yapımı fırfırlı bir tümce. Gün boyunca estetik düşünen şiirsel eylemlerden. Kalabalığın ve müfredatlı etkinliklerin 1. Pelürü. Namaqua bukalemununa çok benzetirim.

 

HEYECAN, sözcüğünü saygıyla karşılamak gerekiyor. İçi dolu. Bıraksan atomu parçalayacak güçte ve engelleri kolaylıkla aşabiliyor. Ayrıca öznesini yakaladığında iç döküm için bir heves oluşturuyor. Yolu hep açık olsun.

 

BİLİNÇ BULANIKLIĞI, ritmi nefis, seri bir katilin testereyi çalıştırdığı sahne için seçilecek cevher ortam. Kıvamını yakalamış çok korkunç baş ağrısının oluşturduğu doğal etki öznel düzlemde tiryakisine takla attırır. Severim kendisini. Yabana atmam.

 

Bir de HER HÂLUKÂRDA ile karşılaştım, yolda. Ki kendileri önemli bir zarftır. Temaşa adıyla çok şapkalı ve galiba yağmur çamur, kar, boran, tipiye aldırmayan bir kişiliği var. İnsan, böyle bir zarf karşısında, hüznün, melankolinin ve manevi acı’nın büyük yorgunluğuna direnç gösterebilir ve yeri geldiğinde meydan okuyabilir.

 

ŞAHA KALKMAK, hemen herkesin yaşamını bir kez süslemiş, çoğunlukla kalbin taylarını yormaya bayılan bir deyim: İçlemiyle şık. Bazen, konuşmanın manzarasını değiştirecek pseudo çılgınlığı beni gülümsetiyor.

 

DADANMAK, sözcüğünü de unutmamak gerekiyor. Defterin bir köşesinde kalakalsın çünkü minik gerilimler yaratan kışkırtıcı bir saldırgan. İçeride aklı çalan bir delilikle, biçimin de kendini görmekten korktuğu havası, öyküsel bir ağırlık oluşturuyor.

 

ÖLÇÜLÜ, saflık üzerinde kalıcı faydalar doğuran, çoğunlukla neşe kaynağı duygusal karşılıklar hediye eden gözü yok bir atraksiyon. Eyleme geçtiğinde boşluğu boşlukla topladığına şahit oldum.

 

ŞAPŞAL, sözcüğünün de ihmal edilmiş sözcüklerden olduğunu düşünüyorum.  Arılar için tam bir nektar kaynağı. Aynı zamanda zihinsel sunum için yoğunluk derecesi yüksek, yöntem ve teknik zengini bir içeriğe sahip. Samimi ve çok bilinçli bulduğum da oluyor.

 

MÜLEVVES, çelişkiler mozaiği olarak da değerlendirdiğim sözcüklerden. Sanrılı özelliğiyle alışkanlıklar üzerinde etkili olabilecek Şeyler yaratmasını ilginç buluyorum. Ayar bozucu olarak görmüyorum. Düzensizliği herkese lazım.

 

FAYDACI, liyakat sahibi kadim bir sözcük. Diri bir havası var. Post modern boyutu HES koduyla güvence altında ve bu durum ayrı bir zenginlik katıyor varlığa. Yaşamını ayakta sürdürmesi ve düşünmek için gecenin ıssızlığını beklemesi de mayalı.

 

SEVİNÇ, her türlü hayranlık nesnesini besleyen şiire çok uygun düşen fıstık gibi bir sözcük. Yetenekleri ve yan anlamlarıyla içkin olumsuzluklar üzerinde iyileştirici özelliğini ön plana çıkarması tam bir saygı ifadesi. Ulamında ironik sonuçlar taşıyor. Aldırmazlıkla bağlantısı da ilginç.

 

MENSUR de neşeli bir sözcük. Bu oluşun iç yüzündeki emdirilmiş dağınıklığı seviyorum. Sır yazan bir günlük gibi dünyasını başına geçirmiş şıklığı ile hep modern.

 

BAĞLAM, ciddiye aldığım ahtapot sözcüklerden. Kendinin farkında. Vantuzlarıyla anlam tartmasının çok faydasını gördüm. Parmak alfabesiyle yazılışı da oldukça çekici geliyor.

 

VESSELAM sözcüğünün her şeye rağmen tedirgin bir yapısı var. Hep kendini bekliyor. Ona, olası bir sağanaktan sonra, yaprak düşüren bir dalgınlığın yakışacağını düşünüyorum.

 

LALETTAYİN, ilk bakışta, yere yatırılmış, sahibini bekleyen bir ölüye benziyor. Ama içselliğinde ironi ve merakla harmanlanmış, gizlenmiş bir tutkusu olduğuna inanıyorum. Aynı zamanda Kedi’me verdiğim isim.

 

MALUM, ah, nasıl da anlamsız duruyor, kırılgan ve hassas bir sayfada. Sıfatı da zarfı da ismi de hep kalıplı. Anlamı kolaylaştıran su geçirmez tarafı özneyi kamçılayabilir.

 

BEĞENİ, şiirimsi tadı kuş uçuran seslerden. Genellikle ruhsal bir enerjiyle açığa çıkması ve anında bir bumeranga dönüşmesi doğasına ayrı bir renk katıyor. Aforizmal tedaviyle başarılı sonuçlar veren iyiliklerden ruhsat alması da güven veriyor. Komşular arasında gidip gelen tabaklı jestlere benzetiyorum. Edebi ağırlığının körelmesi sorun oluşturmuyor.

 

ALBENİ, büyülü yorumların çeyrek altınlarından. Çoğunlukla nefis bir iç titremesi yaratıyor. Hani derler ya: Bal damlıyor ağzından. Okuyanı, okumayanına laf taşıyan birine dönüştürüyor.

 

VEHİM, endikasyonu kurgu arayan, ilkelliği sevimli. Fiilleri can yakıcı. Yarattığı düş kırıklığı da cabası. Bu sözcüğün yerinde olsaydım, ortalığı temizlemek için fırtınayı çağırmak üzere özneyi kışkırtırdım.

 

ALKIŞ, kuşkuyla yaklaştığım inceliklerden. Aldatıcı ve ayrıcalıklı tavrıyla tam bir mavi kalpler bankası, Hesap açtıranı, ışıldayan, kazanımları yüksek pek coşkulu havasıyla anında uçurur. Yıkananın, kurulanırken kâğıda kaleme sarıldığı şifalı pınar. Aşk gibi öteye gözü kör ve bencil ve yaşama eksik kalıyor.

 

TUTKUYA BAĞLI, tümcesi de estetik yönü ağır basan bir tümce. Derin bir yapısı var. Ama arka planı karanlık. Öyle görüyorum. Bu tümceyle iletişime geçtiğimde yanıma el feneri alıyorum.

 

İÇERİK ANALİZİ, kendileriyle yakın çalıştığım doğrudur. Taşı parçalara ayıran gücü algıya kolaylık sağlıyor. Yamayı sever ve çaylı kurabiyeli açıklama yapmaya da bayılır. Olguyu yeniden kurmaya çalışan pozitif yönü tartışmalı. Dingin yapısı kimseyi yanıltmasın. Açtığı anlam pencereleri önünde serenat yapanı gördüm.

 

BİÇİM, al sana kusurlu bir sözcük daha. Bu arada her sözcük kusur sahibidir. Çoğunluk, bulaştığı her özneye nesneye dinamizm kazandırdığına düzen getirdiğine inanıyor, anahtar bir kalıp olarak gezip dolaşıyor. Sevmiyorum bu türden şeyleri, ruhu bedene yamamasını da.

 

ŞAŞIRTICI, sözcüğü de her yoruma çok yakışıyor. Labirent sahibi. İçinde dört mevsim barındırıyor. Yazanıyla özel ilişkiler kurabilmesi de ayrıca dikkate alınmalı.

 

GÜCÜL, şeytanın bacağını bir türlü kıramamış sözcüklerden. Ne zaman karşılaşsam, kendimi, sizinle tartışmak için akıl ve etik olarak hazır hissetmiyorum dediğim birisi. Laf olsun torba dolsun diyeceğim ama. Neyse o!

 

GİZDEŞ YAŞANTICILIK, ateşi yüksek oluşlardan. İlkokuldan sınıf arkadaşım. Kapısı penceresi açık iç dünya manzaralarıyla tadı güzel ve acı. Uzun zaman önce, üzerinden örtüsünü çekerek keskiyi eline alan yontu, diye, deftere kaydetmişim.

 

EGO, aklın damak zevkine yakışan, bana su birikintisi aratan kırık aynam. Kulakları az gören, rüzgârıyla ses getiren türden. Bu varlığın gözbebeğinde yeşil bir deniz var: Kıyısında bir yerde feneriyle.  Karanlığın özünü oluşturması, monad nitelik olarak, bellekten demirbaş numarası almış.

 

MUAMMA, sıkma canını, ne anlattıysan o dediklerimden. Not olsun: Sesi soluğu çıkmayan yapısı bulaşan herkese bir hikâye yazdırır.

 

MELANKOLİ, rüzgârıyla koşuya çıksa rüzgârı ikinci olur. İnsana uygun düşen anlamları açığa çıkarmak için ömür boyu yazabilirim. Bu oluşun estetiğini ve değişim ve başkaldırı için yarattığı isyanı anlayabilmek uğruna onlarca kitap okumak resim, film ve başka şeyler seyretmek gerekiyor: Ama sanatsal akıl ve incelik ön koşuldur. Hüzün ile özne arasındaki o çelişkiye ve eleştiriye yerleşmek, o ruhu giyinmek insana çok yakışabilir.

 

PUSARIK, muhalif saatlerin sigaralı tesellisi. Deskriptif yönünü zayıf buluyorum.

 

MUSİBET, acayip acımasız eleştiriye karşı savunma mekanizmasının en önde koşan neferi. Belirgin yıkıcı tavrının öznenin kimyasını bozduğu, kayıt altına alınmıştır. Yüzdeki ölü.

 

MASKE, bende nü düşünceler oluşturan karizmatik yanı güçlü bir sözcük.  Ama ödünç bir ağırlığı var. Fiktif göndermeleri heotoskopiye yol açabilir. Yüklendiği gerilim tsunamiye yol açabilir. İhtiraslar ve kaçışlar arasında verdiği, eğilimlerin üzerini örten, suskunluk ve kısmi avuntu için sabah sporu öneriyorum.

 

OTOSKOPİK, rutine yamalı yaşamların içinden çıkıp bir sorgular çölünde soluklanmaya çalışan, kendine uzak ve yakın ama sonunda yine gerçeğiyle, gerçekle yüzleşen ve kendi gerçeğine teslim olan tutkularla pişmanlıklarla, acılarla, anlamsızlıklarla yoğrulmuş yapayalnız insanın büyük yorgunluğunun fotoğrafı.

 

YAPICI ELEŞTİRİ VE TARTIŞMA, Mr. Hyde yanı ölmüş, olası üzüntü ve acı için hassas davranan ileri teknolojiye sahip, kusur kovan tümcelerden. Kıvrak düşünen ve olayları öğrenilmiş bir soğukkanlılıkla karşılamayı sözde ilke edinmiş. Etik yönü zayıf. Kedi, çelişkileri bütünüyle örten niteliğini primitif bulduğunu söyledi.

 

TAKDİR ETMEK, özünde kaba saba bir çağrışım yatıyor. Hayal kurduran bir yapısı var. Şairin aradığı ve sevdiği durumlardan. Doz aşımı öznesini bağımlı yapar. Gelecek kuşaklara ilham vermesi amacıyla didaktik duygudaşlığa bir kat sempatik astar çekmesi de ayrı bir ustalık. Karşı bildirimindeki kucak dolusu saygı ve sevgi de oldukça sempatik.

 

HİÇLİK, seyretmesi de düşünmesi de güzel, demişti, Karabatak. Uzmanı, hiçlik aslında her şey olmaktır, demiş. Çok tartışma götürür. Beyni sulanan özneyi baca temizleyicisi yapar.

 

DERİN, benim için bir canavar, her şeyi yutan. Saygısız. Bu yönüne bayılıyorum. Görsel illüstrasyonları sepserin serseri bir gölgelik oluşturuyor.

 

RESİLİENCE, müthiş azmiyle korunması gereken sözcüklerden. Bir kuşatma öyküsünde rastladım ona. Dolu zamanların dürten şeytanı. Kapkaç kurbanı Bay Z’ye önerdiklerimden.

 

İLİNEK, moda sözcüğü sayesinde tanıma şerefine nail olduğum bir şey. Rastlantısal olması yaratıyı farklılıkla besliyor. Sepete eklenmesi gerekenlerden.

 

İÇİNDENCİLİK, sosyolojisi, psikolojisi, felsefesi, antropolojisi iyi bir sözcük. Kurnaz ve temkinli. Yolu biliyor.

 

RUTİN, ne zaman rastlasam: Var mı bir yaramazlık? Aman dikkat küçük aksilikler çıkmasın dediklerimden. Avludan sözcük toplayıp imge mayalandırmayan cinsten. Okşanmış ruhu yaratıcılığını köreltmiş, vitaminli çorbada tuzu olanlar için pozitif durumlar oluşturmakta üstüne yok. Hoşlanmam böyle rahlesinin başında uyuklayan tiplerden.

 

AGONİ, Baudelaire’in kafatasına sapladığı bıçak, işte bu oluşla en iyi biçimde açığa çıkar. Korkunç iç kararmasıyla açılır boşluk. Sondan bir önce lanetlenmiş sancıyı bir ipek gibi sermesi çok şiirsel, renklerin ağır ağır siyaha dönüşmesi de.

 

ÜRKÜ, sağlam dokusuyla öznelerine uçurum çizmesiyle ünlü. Zıvanadan çıktığında tam teşekküllü bir korkuluk. Ve ısırgan. Derin doğasına çomak sokmak gerekiyor.

 

İMBİK, kendi cenaze törenini seyreden kuşağın ayyuka çıkardığı sıkı şair öznelerin dilinden düşürmediği antik araçlardan. Ben ile derin ben arasındaki hüzün verici sessizliğin sonuçlarını layıkıyla damıtması için selfie’li sofra kurduran özelliğini teknik açıdan önemsiyorum.

 

Dokunduğunu eksik bırakan, yalnızlık üzerinden anlamı genişleten, duruma göre soyunup giyinen, becerikli, yazgılı, ateşli, arı ve bazen komik bazen müşkülpesent yönleriyle: Hasıraltı, yasak, çarpıcı, şeytan, yara, eleştiri, sorun, kuşku, eksantrik, öz yaşam, aldatmak da hoşlandığım sözcüklerden.

 

Neyse! Belki devam ederiz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir