Kör Karanlık

Karanlıkta gür bir erkek sesi, ‘’Sesimi duyan var mıııııı?’’ diye avazı çıktığı kadar bağırmaya başladı. Kısa bir sessizliğin ardından tekrar ‘’Sesimi duyan var mıııııııı?’’Çıt çıkmadan bir bekleyiş ve iniltilerle karışan sesler arasında kesik kesik kulağıma gelen  ‘’Duyuyorsan bir yerlere vurrrrrrrr…’’

Bensiz, İskender’in başkenti uykudaydı. Gece geç vakitti. Tek kişilik tahta karyolamda bir o yana bir bu yana dönerken çıkardığım gacır gucur seslerden huzursuz oldum ve bi cigara tellendireyim diye balkona çıktım. Daha iki fırt çekmiştim ki, onu gördüm karşı apartmanın üçüncü katında. Beyaz saten dantelli geceliğinin bir askısı omzuna düşmüş, dağılmış sahte uzun kızıl saçlarını toplarken elleri geceyi kudurturcasına vücudunda geziyordu. Yıldızlara doğru kafasını yukarı kaldırdığında, gözlerinin yeşili gözüme değdi. Peri kızı rüyama mı gelmişti? Uyanık değil miydim?  Camdaki yabancı bu kadın kimdi? Elindeki soda şişesini bana doğru kaldırıp, tebessüm etmeye çalışırken gözlerinde kayboldum. İçimdeki ses bir anda dile gelip heyecanla ‘’Sen nerden çıktın? ‘’derken, uğultulu bir ıslık sesiyle sallanmaya başladım. Sıvası dökülmüş, çatı saçaklarından akan suyla ahşap parkeleri kabarmış, gıcırtılarla açılan kapılara aldırmadan mutfağında her daim taze ekmek kokusunu barındırmış, basma entarili kambur anamla beraber yaşadığım, kiralık iki oda bir dünya evimizde duvardan duvara, çarpa çarpa uykusunda bilinçsizce soluk alıp veren anama doğru yürümeye başladım. En yüksek sesimle ona doğru seslendim.

‘’Anaaaa, uyan zelzele ‘’

Daha ben mutfağın oraya varmadan, ikinci ve daha güçlü bir sarsıntı oldu. Üzerime bir kolon ve bacaklarımın üstüne buzdolabı düşerken toz ve duman birbirine karışarak patır, kütür çöktük. Bir anda her şey simsiyah oldu. Korkudan titremeye başladım,  bacaklarım kalmıştı buzdolabının dondurucu ağırlığında, kıpırdayamıyordum. Nefes almakta zorlanıyordum, içerdeki hava bitecek diye korkmaya başlamıştım. On, on beş santimetrekarelik bir alana sıkışmış kalmıştım. Anamdan da ses gelmiyordu.

‘’Ana ses ver helee anaaa’’  sürekli içeri doğru bağırıyordum.

‘’Dinle! Bak hele kurtulacağız uyumaaaa, uyanık kal kız anaaa’’

Umudumu kesmiştim, çaresizlik yanı başımda boylu boyunca uzanıyordu. Kimsesizmişim duygusuyla, gözümden gelen yaşları silerken içerden cılız bir ses duydum.

‘’Sametttttt , oğlum‘’

‘’Ana duyuyom seni ana, kurtaracaklar bak dinle sesler geliyor,uyumaaaaa emi.’’

‘’Benim için çok zor oğul’’ hıçkırarak seslendim

‘’Deme ana öyle, çıkacağız beraber buradan’’

‘’Ahhhhh , her yerim kan, ben kurtulamam, hakkını ‘’

‘’Demeee sakın! ana sakın deme, yaz olsun götüreem seni memlekete?’’

‘’Samet dinle hele, Allah senden bin kere razı olsun.’’

‘’Senden de anam, senden de, uyumaaaaa , bulacaklar bizi.’’

‘’Boğuluyorum’’ derken anamdan bir daha ses çıkmaz oldu.

Siyahın en koyusunda, korkunun gölgesinde kaç saat geçirdim, anamla konuşarak bilmiyorum, bildiğim daha dün işten tazminatsız beni kovdukları için ustabaşıma kızgınken, şimdi Allah’ım ben bunları yaşamak için ne yaptım diye haykırmamdı. Dehşetin içinde, toprağın altında sabah ezanı için anamın kurduğu alarm ‘’Di d idi dit , di di di dit’’ diye çalmaya başlamıştı ki , son nefesini dahi bana harcayarak ‘’Hakkını helal et ‘’ diye içerden sesi gelmişti.

‘’Öyle deme’’ diye endişeyle bağırırken, üzerime toprak parçaları düşmeye başladı, ölümün sıcaklığını hissettiğim anda gittikçe yaklaşan sesler işittim.

‘’Sesimi duyan var mı?’’

‘’Ben buradayım duyuyorum sizi. ‘’tekrar avazım çıktığı kadar bağırdım ‘’buradayımmmmm ‘’

‘’Geliyoruz, adın ne?’’

‘’Samet’’

‘’Korkma Samet, sıkıştın mı?’’

‘’Buzdolabı üstümde bacaklarımı kıpırdatamıyorum.’’

‘’Senden başka biri var mı ?’’

‘’Anam var, onun acil yardıma ihtiyacı var.’’

‘’Her şey iyi olacak, sakın ol ve bizle konuş.’’

Enkazın altında şıngır şıngır cam kırıkları, matkap gibi şeylerin seslerini duyarak, bana ulaşmalarını çaresizce bekledim. Sonunda da tırnakları toz toprak, simsiyah etleri talaş kazımaktan, kandan kabuk tutmuş el gördüm. Beni dışarı kulaklarımda annemin nefesi, kemiklerim sızlaya sızlaya önce kolları boynumda, sonra omuzlarında çıkardıklarında dışarda kıyametin koptuğunu, sokaktaki binaların yıkıldığını, insanların bağırış çağırış etrafta koşuşturduklarına şahit oldum. Kurtulanlar yakınlarını bulmak için yarı çıplak civarda sağa sola seğirtiyorlardı. Beni ambulansa doğru taşırlarken görevliye yalvararak

‘’Gitmek istemiyorum, annemi beklemek istiyorum, yok bir şeyim.’’ derken gözlerinin içine kan oturmuş Afat görevlisi

‘’İyi değilsiniz, bacağınızı kıpırdatamıyorsunuz sakin olun,  biz annenizi de çıkartacağız’’ diye ellerimi sıkı sıkı tutarken gözüm ambulansın yanındaki yüzü gözü kir pas içinde kalmış kadına ilişti.

 Kâbus saatlerin başında balkonda cigaramı tellendirirken gördüğüm camdaki yabancı kadından başkası değildi. Yanında iri yarı, palabıyıklı esmer bir adam vardı, üstünde beyaz bir atlet altında kırmız bir şortla depreme hazırlıksız yakalandığı her halinden belli olan adam, kadının gözlerinden akan yaşları siliyor ona sarılmaya çalışıyordu, kadınsa hıçkırarak ağlıyordu. Sedye ile yanlarından geçerken adamın

‘’Şşşşşt… Şşşşşt… Geçecek güzelim ‘’diye kadının saçlarını okşadığını gördüm.  O sırada ben, bu nasıl geçecek derken kadınla göz göze geldik.

 

1 thoughts on “KÖR KARANLIK / Birsen Yalçın

  1. Ebru Balkas dedi ki:

    Birsen Hanim o kadar guzel anlatmissiniz ki soluk soluga okudum yazinizi. Ve aglayarak. Anda yasattiniz bizi . Sanki samete ben hakkimi helal ettim sanki ben gozgoze geldim.
    Kaleminize saglik..

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir