Kader Senin de Gözün Kör Olsun!
Yürümedi be kızım! Dram mı arıyorsun, geç gitsin. Ama yok, illa derdine yanıp tutuşacaksın, illa!!
Bir de oturmuş karşıma, sakin sakin kahvesini yudumluyor. Gözleri gözlerimde, başka birine âşık olduğunu, beni artık sevmediğini söylüyor. Delirtmek istercesine…
Dünya ayaklarımın altından mı kayıyor? Fay hattım mı kırıldı? Ne diyeceğimi bilemeden öylece bakıyorum…
Hatırlamıyorum… Düşündükçe küfürler edeyim istiyorum. Ulan o dambılların ayağına düşsün, ayak parmakların kırılsın emiiii!! Yapılır mı lan bu bana? Ayrılmak istiyorsun madem, geç karşıma lafı gevelemeden adam gibi söyle, böyle canımı acıtarak değil. Erkekleri bilirmişim uzun süre tek eşli kalamazlarmış… Uzun süre mi…
Neyi kabullenemiyorsam, bana da yazıklar olsun.
Ne olacak haklı olsam, sonuç değişecek mi? Hani kadın kadını anlardı? Hadi ben aldatıldım anlamadım da ya o orospu, hiç sorgulamadı mı kendisini? İğreniyorummm!!
Eskisi gibi olsun istiyorum oysa; ben artı Efe, Efe artı ben. Hop hop hoppp kendine gel! Yaş oldu otuz, sen anca anladın erkeklere güven olmadığını. Leyla mecnun hikâyeleri eskidenmiş… muş… Allah’ım ne çok isterdim şimdi annemi yanımda, sadece sarılsa yeterdi. Ah annem! Çok erken bırakıp gittin beni…
Bir de karşıma geçmiş, dost kalalım diyor. Boğuverecektim orada! Benden çıkmaz oğlum o Hülya Avşar!
Terim soğumadan gireyim duşa. Bu akşam yürüyüşleri iyi güzel de, üşütmesem bari. Yürü hava soğuk da olsa yürü. Evden uzaklaş, aklındaki Efe’den, bizden. Ayrılık acısı çeken tüm kadınların ilk güzergâhı, mutfaktan uzak duramamak da ne fena. Aklımdan çıkmayan bir Efe bir de pastalar, çikolatalar, cipsler, dondurmalar. Diyetisyen de söyledi, ilk bir hafta en zoruymuş. Vereceğim bu kiloları, vereceğim offff offff!! Hadi kızım, suyunu al ve çık mutfaktan.
Ahannn da, orada ne oluyor bakiimm… Komşumu dikizlemek gibi bir huyum yoktur aslında. Ama bak, adam ne romantik bir masa hazırlamış. Tabi bugün şubatın on dördü. Nasıl güzel, nasıl zarif bir masa… Çiçekler, mumlar, Nişantaşı’nda satılan siyah beyaz damalı tabaklardan bile var. Ooh, kırmızı şarap! Bende de ne şahin gözler var ha! Sen de cuma gecesi bir bardak su iç yat!
HAYAT! Sana sesleniyorum, adil ol! Kimine kavun, kime kelek vereceğini iyi seç!!
Acep kime hazırlamıştır masayı; karısına mı, sevgilisine mi? Evlilik teklif edecek hali yok ya, olsa olsa gereksiz on dört şubat kutlamasıdır. Gerçi ben bu evde hiç kadın görmedim. İki yıldır bu apartmandayım, hiç denk gelmedim. Adamı otoparkta da sürekli görüyorum. Selamsız sabahsız olduğu için adını da selamsız koydum. Gül gibi geçinip gidiyoruz işte. İri burunlu, gözleri kaçak, sürekli takım elbiseli, orta yaşlı bir adam…
Neyse ne, bu romantik komediyi daha fazla seyrederek moralimi temelli bozmaya niyetli değilim, haydi yatıyorum ben.
Kader senin de gözün kör olsun!!
Bir çok insanın yaşadığı ve bunların çoğunluğunun dışa vurmadığı,gerçek ve içten bir yazı .