KARANTİNA GÜNLERİ- BİLMEM KAÇINCI GÜN (10)

Sevgili Günlük… Artık saymıyorum ya, işte o günlerden biri daha bitti…

Dün… biliyosun Günlük, Dodurga’daki Hacı Hayrettin Hocaya, Fatoş’la şahsım için virüse karşı etkin birer muska yazdırmaya gitmiştik…Gittik de, Hocayı görmek ne mümkün…Kapıya bir sekreter, bir güvenlikçi bir de numaratör koymuşlar, biz de mecburen sıra numarası aldık, 1573 le, 1574 geldi şansımıza … Sıra, üç beş güne ancak gelir…Dediler ki; biz adresinize e-mail yoluyla kare kod göndeririz, onunla gelir muskalarınızı alırsınız…Adamlar gayet teknolojik olmuşlar, bildiğin gibi değil sevgili günlük…

Na’apalım Köyün marketinden bulaşık makinası parlatıcısı, bir de evdeki sıvı yağlar bitmiş, 5’er litrelik sızma, sıkma ve çiçek yağı  alıp döndük geldik eve…Evde bir fişe baktım ki… Allahım, yarabbim…Dedim Fatoş’a  hiç üstünü soyunma hadi hemen bankaya gidelim, kasalarda altın pırlanta ıvır zıvır ne varsa boşaltıp bu yağları koyduralım…Tabii bu arada enflasyon iki haneli rakamlara düştü diyenlerin de hanelerine ateş düşer inşallah…

Biz evde, devletin kolonyasıyla maskesini bekleye duralım, devletten iki trafik cezası, on beş yıl öncesinden kalma bir usulsüzlük cezası, iki idari para cezası, bir doğalgaz, bir su ve bir elektrik faturası geldi…Telefon faturalarını saymıyorum bile…kolonya ve maske hala yok…

Bu arada sevgili günlük, sana bir sır vereyim, kimseler duymasın…Okuyucu kitlem bayağı bir gelişti, adeta kemikleşmiş bir fan grubum oluştu…Hayret bişey, ciddi ciddi, benim yazdıklarıma gülüyorlar ya…İşte ona çok şaşıyorum…

Kendilerinden rica edicem, bir günlüğüne saat 21.00 de  de beni balkonlarından alkışlasınlar…

Aslında olan ne biliyo musun Günlük…İnsanların mizah anlayışı da çok değişti…Artık kimsenin uzuuun girizgahlı fıkralara, Bir İngiliz, Bir Fransız bir de Temel diye başlayan gülmecelere güldüğü yok, fıkra kültürü çoktan ölmüş…Biraz güncel olaylarla şey geçiyor musun…Yani matrak geçiyor musun, biraz sakarlık, biraz muziplik ve muzır tarafların varsa, ki bende epeyce var onlardan…Normal gündelik hayatını yaz, işte sana mizah…

Halbuki benim derdim başka şimdilerde…Eskiden yastığı gördü mü ayakta uyuyan bendeniz, gönüllü karantina günleri başladı başlayalı , O “akşam yatmak bilmez, sabah kalkmak bilmez” haşarı çocukluk günlerime geri döndüm adeta…

Sanki Bilim Kurulu bana bi dolu görevler yüklemiş, sanki çok iş güç var, bildiğin gibi değil…Günlük yazılacak, resim yapılacak, ona buna bulaşılacak, hem apartmanın, hem sitenin, hemi de devremülk termal tesisin deneticisi olmuşum, nasıl olmuşsa hiç hatırlamıyorum … Onların denetimini yapacam, raporlar yazacam, e ben dışarı çıkamıyorum, o işler nasıl olacak…

Üstelik uykuya dalmamak için her türlü numarayı yapan duyarlı bir sosyo-patolojik sistem (Bu deyimi ben icat ettim, kimse çalmaya kalkmasın, fena yaparım) , devir hızı hiç yavaşlayamayan bir beyin var…O da yetmedi, gecenin bir saatinde beni dürtükleye dürtükleye ayağa kaldıran bir de hayal gücü eklenince …Bu kadar meşgale içinde gel de uyu…Eee haliyle sabahları da biraz sersemlik oluyo…diş fırçasının fişini musluğa takmaya çalışmak, demliğe çay yerine kahve doldurmak gibi…

Sakarlık ve iş bilmezlik ise benim açımdan bir diğer içler acısı durum;
Ev işlerinde yardımcı olucaz ya…Mutfağa girmeye başladım başlayalı ketıl sizlere ömür, bulaşık makinamız bardakları dörtle altı saat arasında  yıkar oldu… çaydanlığın altı yandı, porselen demliğin sapı elimde kaldı, kapağı üç gündür kayıp…Mikrodalgaya ekmek naylonuyla konulmuyormuş, kapuçcino makinası çay yapmıyormuş… onları da öğrendim şükür… Kurcalarken ekmek makinasının ayarını bozmuşum, ekmek yap diyoruz, simit yapıp veriyor bize…Sonuçta Fatoşun da ayarı bozuldu…Onu da nasıl düzelticez … Hiç bilmiyorum…

 

Kitap okumaya gelince, beni o kadar şımarttılar ki sevgili günlük, kendi yazdığım kitaplar dışında hiç bir şey okuyamaz oldum… Bu işin sonu psikiyatristte bitmez ise iyi…Uzanır, adamın sedirinde çocukluğumu filan anlatırmışım dimi… Yok kardeşim ben terapi filan almayayım, adama da  yazık…

 

Bak, şimdi konusu geçince aklıma geldi…Geçenlerde psikiyatrist arkadaşım Mücteba’ya sorduydum…”Evdeki eşyalara laf sokuyor, bazılarına da çemkiriyorum…Bu normal mi ?” diye…O da bana “Bu kadar süre evde kalınca çok normaldir, ama onlar sana laf atmaya başlarlarsa hemen bana gel..” demişti ya…

Bu sabah buz dolabı sanki havasız kalmış ta …”Ağbiiii şu kapıyı biraz aralık bıraksan ya”…diye seslendi gibi geldi bana …

Tabii ki kendisini muhatap almadım. Bakiyim bekliyecem…Yarın da laf atarsa, bi şekil düşünecez artık…

Bu günlük te bu kadar Sevgili Günlük, sağlıcakla kal, görüşürüz …

 

 

1 thoughts on “KARANTİNA GÜNLERİ 10-BİLMEM KAÇINCI GÜN / İskender Elverdi

  1. Birsen Karaloglu dedi ki:

    Sevgili İskender Bey, Günlüklerinizin müptelasıyım. Sadece gülümseyerek değil bazen kahka atarak okuyorum. Sizi tanıma şansım olduğu için yazdıklarınızın nasıl içten, samimi ve biraz da ‘gercek’ duygu ve yaşanmışlıklardan kaynaklandığını bilerek okuyunca, zarif tavırlarınızı, şefkatli ve donanımlı bir beyefendi olarak çevrenizdekileri nasıl koruyup kolladığınızı hatırlıyor, karşısındakini incitmekten özenle geri duran Beyefendiyi özlüyorum. Sevgilerimle .

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir