ES ESLİ OLMAK
Dünyaya gözlerimi Eskişehir’de açtım. Yürümeyi Eskişehir’de öğrendim. Fatih İlkokulu, Muzaffer İlkar İlkokulu derken Eskişehir’den ayrıldık. Sonra Üniversite öğrencisi olarak şehrime geri dönmek varmış. Anadolu Üniversitesi yıllarım ve daha sonrasında Ankara-Eskişehir arasında mekik dokudum. Her yönüyle duygusal bağlarımın sürdüğü iki şehir ayna tutmuştur yaşamsal gerçeğime. Çocukluğumdan, ilk gençliğime ve şimdiye yansıyan süreçte şiire büründüm. Şehirleri dizelerle bağladım birbirine.
başıboş adımların arkasında duruldum
büyüdüm iki şehir arasında gide döne
taşım Ankara olsun, toprağım Eskişehir
taşa kalmayı çizdim
dönülmeyi toprağa
Bağlı olduğum iki şehir arasında derin uçurumlar yoktu. Aynı topraklarda, aynı havayı soluyan insanların duygu ve düşüncesi birbiriyle benzerdi. Bozkır kültürü, sanatı ve yaşayış biçimiyle ortak bir çevre oluşturmuş. Bu toprakların köyünü kasabasını baştanbaşa dolaştım. Bozkırın havası, rüzgârı bu toprakların ruhuna işlemiş. Ben de o bozkırın o rüzgârların çocuğuyum. Sakarya’da balık tuttum, Sündiken dağlarında yürüdüm, çayırlarında top koşturdum.
Eskişehir düşünüş, yaşayış bakımından çağının gerekliliklerini yerine getiren öyküsüyle ayrı bir yerdedir. Anadolu’nun yoksul ama ilk modernleşen şehirlerinden biridir. Bir gezgin gözüyle baktığımda şehrimi bir başka yerde gördüğümü söylemeliyim. Kendi kendine geçinen havasıyla kendi kendine yetinmişliğini düşünebilirsiniz. Şehrini yaratan şehrin insanıdır, o insanların arasında sayılmak güzeldir.
Şehrimi anlatırken söylemeden geçemeyeceğim en olumsuz yanı ayazıdır. O sert kışlarını çok yaşadım. İyi bilirim. Tam bir karakıştır. O soğukta kulağınız düşecekmiş gibi olur. Kış geceleri sokakta kalmak istemem. Bozkırın soğuğunu yemiş sokaklar ayaza kesmiştir. Eskişehir o kuru kışla yaşamaya alışkındır. Yaşam donup kalmaz o haliyle sürüp gider. Eskişehir’de her şey değişebilir ama ayazı asla değişmez. O bütün çağların ayazıdır.
Şehrin genel görünümünde göçmenlerle yerli nüfusun yarattığı birlik, bağlılık, dostluk bir ölçüde bütün güzelliklerin başlangıcı sayılmalı. Halk bu coğrafyanın hem yerlisi hem göçmenidir. Şehrin iç dünyasından yansıyan bu olumluluk her alanda güven vericidir. Modernleşmenin durum ve koşulları sanırım birlik olmak, birlikte olmak ruhunu da geliştirmiş olmalı. Ki 1965 yılında Eskişehir Spor kurulmuş. Es es Eskişehir’in selamıdır. Günaydınıdır, iyi akşamlarıdır.
Futbol düşüncesi şehrin bir amaçta buluşturmuş. Şehrin ruhuyla bütünleşmiş, şehrin varlığına, birliğine futbol kulübünün değeri katılmış. Futbol sevgisi aynı zamanda şehri canlandırmış. Kulübün başarıdan başarıya koştuğu, her şeyin güzel gittiği yıllarda olduğu gibi takımın alt kümelere düştüğünde de bakış açısı değişmemiş. Eskişehirliler için Eskişehir Spor sevgisi bir aşkınlıktır. Şehrin gizemli gücüdür, şiire benzer.
Mahalle aralarında, arsalarda, okul bahçelerinde top koşturan gençlerin yetenekli olanları için kulübün kurulması bir şanstır. O yıllardaki yoksul şehrimin çocuklarıdır; Can Dündar’ın Game Over adlı şiirsel yazısında sözünü ettiği çocuklardan.
bir çocuğun mutlu olması için oyunları,
bebeği, futbol topu ve bir bisiklet yerer
O günlerde küçük amcama alınan memeli futbol topu bizimle birlikte bütün mahalle çocuklarını sevindirmişti. Ben daha küçüktüm, Vişnelik’te boş çayırlarda yanlarına alırlarsa maçlarına katılırdım. O yıllar babamla birlikte Es Es maçlarına giderdik. Sonradan birçok başarıya imza atacak gençleri buluşturan kulüp sanki bir şehrin tutkularını, özlemlerini yansıtıyordu. O günlerden bugünlere şehirde futbol sevgisinin artarak sürdüğünü gözlemleyebiliriz. Roni Marqulies’in Deplasman şiirinde dile getirdiği çocuklardı boş arsalardaki gölgeler.
Futbol oynuyor çocuklar Downs Park’ta.
Sırtlarında siyah beyaz, sarı lacivert formalar,
saçları hep kapkara ve kısa.
Futbolun gündelik yaşamın üzerindeki etkisi bu anlamda çok güçlüdür. Bu yıl takımın Bölgesel Amatör ligde top koşturacak olması da bu sevgiyi azaltmış değil. Taraftar içine düştüğü durumdan takımı kurtarmak için kulübün yanında olmayı sürdürüyor. Aynı zamanda kulübün yazgısına ortak kılmış kendini. Onlara göre bu sevgi ”Toprağa düşene kadar”. İşte bu yüzden kötü yazgısının üstüne üstüne gider. Es Es bir karşı çıkışın dirliğidir. Kendi küllerinden daha güçlü doğacağına inanmışlığını hiç bırakmaz.
Hani Fethi Naci “Türkiye’de ne kadar futbol varsa o kadar roman vardır” deyişi biraz da Es Es’i anlatır gibi. Kurulduğu ilk yıllarda “Anadolu Yıldızı” olmuş. Başarılı sezonlar geçirmiş, kupalar kazanmış bir takımın günahı neydi ki buralara düştü? Cahit Koytak’ın Futbol Oynayan Çocuklar şiiri de sanki o çocukları anlatır.
Yağmurlu bir gün
Dışarda futbol oynuyor çocuklar
Uykularından balçık akıyor
Umulmadık goller peşinde hepsi
ve yağmur yutuyor bütün golleri
Dediği gibi zaman bütün başarıları yutmuş mudur?
Başarının ölçüsü başarısızlığın üstünü örtmeye yetmiyor ama kulüp sevgisi her şeyin önüne geçiyor. O başarılardan ne sevinçler devşirilmiş. Yine şehir kırmızı siyah renklere boyanıyor, yine her yere bayraklar asılıyor. Futbolun çok gerisinde kaldığınız bilinciyle çağının anlayışını yakalamasını bütün şehir umut etmekte. Düzenli, kararlı adımları her alanda başarının sınırlarını zorlar. Futbol şehrimizde bir olgu bir sosyal alan yaratma gerekliliği gibidir. Eskişehir bir futbol şehridir, futbol Eskişehir’de bir kültürdür. Toplumsal anlayışı yönünden şehre katkısı da başkadır. Şiirimizin marjinal şairlerinden Küçük İskender, futbolcu Emre” için yazdığı şiirde şöyle der.
Mütemadiyen uzatmaları oynayan
bir karanlık belki de
Rüya değil heves hiç değil yalnızca
hayattan ölüme bir pas
…
Lüzumsuz bir rövaşatayla ayı ağlara göndermek sanki
Futbol bütün şehrin ilişkilerine yansımıştır. Futbolun var oluşu, futbolseverin var olma tutkusuyla ruhsal bir özdeşlik içerir. Onlar için “ne rüya ne heves” özünden bir parça. Futbol nasıl ki kendinden öte bir şeyse Es Esli olmak da futboldan öte bir şey. Eskişehir’in tarihsel serüveni yazılacaksa Es Es unutulamaz. Şehir ve takım arasındaki ilişkilerin üzerinde ayrıca durulmalıdır. Önce Eskişehir sonra Es Es gelir. Es Es’e yardım edecek, kol kanat gerecek tek varlık Eskişehir’dir. Bu nedenle bizim için Eskişehir Spor, sorumluluğunun futbol dışında şehrine karşı olduğunu da bilmelidir. Es Esli olmak da taraftar olmaktan öte bir şey.
Hangi şehir hangi takımı tutuyor diye zaman zaman anketler düzenlenir. Çıkan sonuçlara göre 81 ilin ikisi üç büyüklerden birini tutmadığını açıklar. İşte bu anketler göstermiştir ki Eskişehir’li Es Es’lidir. Bulunduğu yerden memnun olmasa da sevgisini esirgemez. Enis Akın’ın Kötüler Hep Kazanır şiiri sanki tarafların içinde bulunduğu durumu çizmiştir.
bir çim uğultusu
başlar titremeye derinden ve bu
bu susması sarssılanın koltukları tribünlerin
bu bir virüs tarafından ele geçmesi bedenin
konuşmaya karar vermişse bir yağma
boşalmaların dininden
bu kadar olur.
…
bir golden başka kaybedecek bir şeyi olmayan bu bu
bu adamların sevimesi korkunçtur.
Öncelikle İstanbul ve Ankara kulüplerine karşı bir başkaldırının adı olan “Anadolu Yıldızı” unvanını alması boşuna değildir. Bilinen büyük futbol kulüplerine karşı duruşu, var gücüyle onlarla mücadelesi yeni bir düşüncenin ve duygunun adıdır. Özellikle başkaldırının simgesi olmuştur. Yetmişli yılların başında üç sezon üst üste aldığı ikinciliklerle yetinmek zorunda kaldı ama kaçırdığı şampiyonluklara bir o kadar üzüldü. Kazandığı 6 büyük kupayla Türkiye’nin en çok kupa kazanan takımlarından beşincisidir. Yıllarca Türk futboluna hizmet eden, ulusal takımlara futbolcu veren, gol kralları yetiştiren, kupalar kaldıran Es Es Türk Futbolunun şiir gibi takımıdır.
Sporun doğası gereği mücadelecidir, meydan okuyan yanıyla sıra dışıdır, devrimcidir. Bir aşkın gerçekliğidir. Dolayısıyla onun yerini yalnız şiir karşılar. Şiirle aşkın, aşkla futbolun, futbolla şehrin bir arzuda gerçekleşmesidir. Nasıl ki şiir hep daha iyisi için yazılır. Futbolda daha iyiyi sergilemek de bir şiir deneyimidir.
Seveni çoktur şehrin sönmeyen yıldızıdır. İnsanların ilişkilerini güçlendiren, onları güzelliklerle buluşturan yanıyla şehir yaşamına renk katan Es Es şehrin ruhudur. Bir zamanlar benim de yolumun düşmüşlüğü oldu ama arkası gelmedi. Şehri yansıtan aynadır. Türk futbolunun temel takımları arasında yerini koruyan Es Es yeniden iyi görüntüler vereceği günlere dönecektir.
Küçük İskender’in dizelerini Eskişehir Spor’a yakıştırarak okuyalım.
Usul usul yaklaşan bir sevdada
yüzde yüzlük bir penaltı hatırası!
Evet Es Es’i övdüm. Türk futbolunda ve Eskişehir’de her türlü övgüyü hak eden ES ES ES Kİ Kİ Kİ ESKİ ESKİ ES sesleri bir güzellik olarak hiç susmasın.
Daha fazla anlatı yazıları okumak için buraya tıklayınız.
Sayfanın altındaki sosyal medya butonlarını kullanarak yazıyı sevdiklerinizle paylaşabilir, yorumlarınızla bize ulaşabilirsiniz.
