YOKUŞ AŞAĞI DENEMELER / Ziya’N
YOKUŞ AŞAĞI DENEMELER
İkircik
O daha çok üzülüyordur belki diye geçirdi içinden bir akşamüstü. Heyecanlandı…
Sonra hissettiği heyecan umuda dönüşerek ısıttı yüreğini. Öyle ya, normal bir insandı o, kendisi gibi uzun süre dayanamazdı üzüntüye. Bu durumda sadece zamana ihtiyaç olacaktı yıllar yılı kalın mı kalın, yüksek mi yüksek duvarların arkasında özenle koruduğu kırılgan kalbinin yaralarını sarmak için gelmesine.
Üzülmesini istemek değildi ki bu, ebedi mutluluk için ödemesi gereken küçük bir bedeldi. Hem üzüntü içinde geçecek sürenin uzunluğuna kendisi karar veriyordu.
Sonra üzülmesine dayanamayıp pişmanlığa çevirdi içindeki duyguyu. Evet, öyle çok pişman olmalıydı ki, inadı bırakıp dönmeliydi bir an önce kendisine. Ne kaçırdığını anlayıp koşarak geri dönmesini hayal etmeye başladı keyifle. Ama bu sefer de aklına pişman olması için hayatına başkalarının girmesi gerektiği takıldı.
Niye hep canı acıyarak dönme üzerine senaryolar diye düşündü. Bu kadar da zor olmamalıydı sevmek. Kafası karmakarışıktı.
“Bir daha seveyim yeter ki, takip edebilecek her türlü acıya hazırım” söylemi geldi aklına, ayrılık mesajından beri sık sık anımsıyordu bunu. Evet “ayrılık mesajından”… Yüz yüze konuşmayı bırak, telefonda bile gelmemişti sebepsiz ayrılık. Hak etmemişti böyle davranılmayı, çok kızgındı, asla aramayacaktı, unutacaktı hemen.
Ama kızgınlık zamana yenik düşen bir duyguyken aşk ondan besleniyordu ziyadesiyle.
Henüz onu tanımazken yaşadığı, kendisinin az seven tarafta olduğu, kolay yönetilebilir ilişkiler mi yoksa bazen acısı dayanılmaz bir hal almasına rağmen her saniye yaşadığını hissettiren aşk mı daha güzeldir sorusuna cevap bulmuştu sonunda. Defalarca geçmişe gidip bir şeyleri değiştirme hayali kursa da bunların hiçbirinde onu tanımamış olmayı istemediğini ve ondan önceki dönemde yaşadığı o hissiz huzuru özlemediğini görüyordu. Geçmişi değiştirdiği her hayal versiyonunda aşkları sürüyordu sonsuza dek.
Keşke bırakmasaydı diye geçirdi içinden bin milyon on birinci defa. Daha ilkokul sıralarındayken kendisine keşkeler yaşamayacağına dair söz vermiş olmasına rağmen. Ama bu başkaydı, kendi kararı değildi bu ayrılık. Alışık olmadığı bir keşke durumu yaşıyordu, kendi kararlarına, yapacaklarına bağlı değildi, başkası karar veriyordu onun geleceğine.
Bu gerçekle yüzleşmek kendisinin de normal bir insan olduğu sonucuna varmasını sağladı. Artık kendisi de diğer insanlar gibi uzun süre dayanmazdı bu üzüntüye. Duygularına yenik düşmek değildi bu, üzüntüyü bitirme imkânı vardı artık, kullanmamak duygularına yenik düşmek olurdu.
Neler hissettiğini, ilişkiden beklentilerini, çelişkilerini, niçinlerini, keşkelerini… Kendisini anlatmalıydı ona. Olduğu gibi görmesini sağlayabilirse kendisine koşarak döneceğinden emindi artık.
Mesajla biten ilişki mesajla başlamalı diye düşündü, klavyenin başına oturdu ve yazmaya başladı.
“O daha çok üzülüyordur belki diye geçirdi içinden bir akşamüstü. Heyecanlandı… “
Daha fazla Panzehir Öykü okumak için buraya tıklayınız.
Sayfanın altındaki sosyal medya butonlarını kullanarak yazıyı sevdiklerinizle paylaşabilir, yorumlarınızla bize ulaşabilirsiniz.
