KADINI GİZLEYEN ŞEHİR / Armağan Can
KADINI GİZLEYEN ŞEHİR
Suat Derviş’in Ankara Canavarı Romanında Failin, Kadının ve Şehrin Suçu
Suat Derviş’in Ankara Canavarı romanı; yüzeyde seri cinayetlerin, derinde ise bir kadınla bir kentin ortak hikâyesini anlatır. Toplumsal laboratuvar şehrin göbeğine kurulur. Anlatıcı bir erkektir ve bu bir kadının hikâyesidir, şehir ise bu kadının yardımcısı.
Ankara o kadar eril, soğuk ve mekanik bir kenttir ki bu griliğin gölgesinde bir kadın, hele de zengin ve güzel bir kadın, suç işlese dahi görünmez olabilir. Aslında “Canım Ankara ve Ankara’nın o güzelim kadınları…” hep iç içedirler. Aynı sevgi sözcüğü ile ifade edilirler. Şehrin düzenli sokaklarında caddelerinde şık giyimli kadınlar salınırlar. Alışverişte, çay bahçelerinde, gece kulüplerindedirler. Kadın bir âşık, bir eş, bir ailenin üyesidir evet ama başka nedir? Bir kimliği var mıdır?
Kadın, güzelliğiyle tanınır ama varlığıyla tanımlanamaz.
Öyle ki cinayetlerdeki tüm bulgular bir kadını gösterirken, gazeteler “Ankara Canavarı” diye manşetler atıp günbegün olayları anlatırken cinayeti işleyen katilden “Bu vahşi herif” diye bahsederler ve “Bu kadar güzel bir vücutta bu kadar çirkin bir ruh olur mu?” diye suçu ona yakıştırmazlar. Çünkü toplumun gözünde kadın ya bir süs ya da bir kurbandır, fail olamaz. İşte bu noktada şehir, failin suç ortağı ve tanığı olur, kadının kimliğini hem gizleyen hem de sessizce onaylayan bir mekân olarak.
*Ankara Canavarı, Resimli Romanıyla, Suat DERVİŞ, İthaki, 2023
Suat Derviş’in bu kitabı yazdığı yıllar 1940’ların sonlarıdır. Henüz cumhuriyetin genç dönemidir, Ankara modernleşmenin vitrini olmaya çalışan bir şehirdir. Devletin kurumları, bakanlıklar, lojmanlar bu dönemde hızla inşa edilmektedir. Her şey ölçülüdür, planlıdır, kayıt altındadır. Her sokakta “devletin aklı” hissedilmektedir. Kadınlar kamusal alana çıkmış, modern kıyafetler giymiş, çalışmaya başlamıştır ancak varlıkları hâlâ çeşitli kalıplarla sınırlıdır. Kadınlar annedir, eştir, memurdur, her zaman ölçülü olmaları beklenir. Kalıbın dışına çıkanlar ise yaftalanır. Her şey o kadar düzenli ve erkek merkezlidir ki “Muhakkak her erkeğin hayatında ona felaket getirmesi mukadder olan bir kadın vardır” sözü sohbetlerde tekrarlanır. Çünkü kadındır felaketi getiren.
Suat Derviş bir süre Ankara’da bulunur. Gazetecilik kimliği ile gözlemler, edebi yönüyle harmanlar ve gördüğü toplumu tüm gerçeğiyle romanına yerleştirir.
Bu kitap sadece seri cinayetleri anlatan, tüm dikkatimizle katili aradığımız bir eser değildir, aynı zamanda satırlara da sıkışmış kadınların sesidir. Kadını bir katil olarak göstermekten ziyade farklı konum, eğitim ve şartlarda dahi kadınların nasıl görünmez olduklarının romanıdır. Öyle ki güzelliği ile herkesin fark ettiği failimiz tüm deliller onu gösterirken yine de görünmezdir. Şehirdir onu saklayan.
Mary Shelley’nin Frankenstein kitabında Victor Frankenstein genç bir doktordur ve kadavralardan bir canavar yaratır. İlginçtir bu yaratığın bir ismi de yoktur. Tüm kitap boyunca onu Frankenstein’ın canavarı, şeytanı olarak okuruz. Frankenstein adı bize hep yaratığı hatırlatır. Hepimize kötülüğü çağrıştıran bu isimden yola çıkarsak, asıl canavar sırf kendi amacı için bir insan yaratan ve yarattığı an ondan nefret eden genç doktor mu, içindeki iyiliğe karşılık bulamadığı ve yalnızlık, çaresizlikle yaratıcısından öç alan doktorun yaratığı mı? Görüntüsü de çirkin olduğu için canavarlık yakıştırılan bu yaratığı düşünüyorum ve bir de her kanıt suçlu olarak onu gösterirken “Bu kadar güzel, bu kadar harikulade bir kadın kabil değil Ankara canavarı olamaz” diyen bilirkişileri. Güzellik mi, kadın olmak mı görünmez kılıyor bizim canavarımızı?
Suat Derviş’in Ankara Canavarı’ndaki kadın karakteri de Frankenstein’ın canavarı ile benzer bir yalnızlığın içindedir.
Erkeklerin kurduğu toplumsal düzen, onun parçalarını bir araya getirir, güzelliğini, zarafetini, zenginliğini ama ruhunu vermez. Katil çok zengin bir aileye mensuptur ve en sonunda itiraf eder:
“Bu cinayetlerin sebebi büyükbabamın bütün varislerini bertaraf ederek kendi kendime bu servete sahip olmak ve kimseye hesap vermeden, kimseye tabi olmadan büyük bir hayat yaşamak arzusuydu.”
Görünürde cinayetlerin nedeni paradır, oysa asıl mesele, kendi yaşamıyla kurduğu derin uyumsuzluktur. Bu servetin onu yüksek muhitlere sokabileceğini, krallarla, prenslerle ahbaplık edip çok lüks ve çok kibar bir hayat yaşayabileceğini düşünür hep. Gezeceği yerleri, görmek istediklerini, yapmak istediklerini anlatır. Para vardır ama hayaller hapistir. Kadın, bu sıkışmışlıkta kendi çözümünü bulur. Var olma, görünür olma şekli onu “Canavar” yapar ama o toplumun ona biçtiği rollerin dışına çıkar. Kadın, miras bölünmesin diye ailesini öldürür, çünkü aslında parçalanmakta olan kendi kimliğidir. Sahip olduğu zenginlik, ruhuna denk düşmez. Böylece suç, sadece para için değil, “Kendine layık gördüğü kadın”a dönüşememenin acısından doğar.
Suat Derviş burada kadını ne yalnızca fail ne de kurban olarak çizer, o, kendi hayalinin canavarına dönüşen bir kadındır.
Romanın anlatıcısı bir yerde şehri de kadın gibi anlatır:
“Güzel, küçük, sevimli ve temiz şehrimizin içinde henüz ele geçmemiş olan müthiş bir katil var ki, kurbanlarının karşısına onları ürkütmeyen bir yüzle çıkıyor.”
Bu cümle, Suat Derviş’in romanında kadınla kenti nasıl iç içe kurduğunu açık eder. Şehir de tıpkı kadın gibi yüzeyde güzel, düzenli ve güvenlidir fakat o güzelliğin altında gizlenen bir suç vardır. Şehrin “sevimli” yüzü, tıpkı kadının cazibesi gibi, tehlikeyi örter ve şehir yalnızca suçun geçtiği yer değil, suçun ta kendisi haline gelir. Kadınla şehir, birbirinin yansımasına dönüşür. Biri bedeninde, diğeri sokaklarında aynı bastırılmış karanlığı taşır.
Bu romanda seri cinayetler işleyen bir kadın vardır. Kendi iradesini yok sayıp şartların onu katil kıldığını söyleyemeyiz. Suat Derviş’in başarısı da burada gizlidir. Kadını aklamaz, onu anlamamızı ister. Anlamamız ise kadını affetmemize neden olmaz. Kadının işlediği suç bireysel bir eylemdir ama toplumun ona biçtiği rollerin çatışmasında gerçekleşen bir trajedi de vardır. Pekâlâ, bu trajedide tek canavar kadın mıdır?
Armağan Can
Diğer Panzehir Dosya yazılarını okumak için buraya tıklayınız.
Sayfanın altındaki sosyal medya butonlarını kullanarak yazıyı sevdiklerinizle paylaşabilir, yorumlarınızla bize ulaşabilirsiniz.


