GÜNEŞİN ŞEHRİ
Mahallenin çocukları Sinasos’un yarı toprak, yarı Arnavut kaldırımlı daracık sokaklarında hızla geçen bordo arabanın arkasından koşturuyordu. Oyun oynamayı en çok sevdikleri yer, Derin Otel’in sokağıydı. Otele girip çıkan müşteriler oldukça; çoğu göçmen, saçları sarı, tenleri bütün gün sokakta oldukları için kararmış çocuklara da eğlence çıkıyordu.
Sokağı toza bulayan araba otelin kapısında durdu. Genç bir çift ve altı yaşlarında bir kız çocuğu indi arabadan. Mahallenin çocukları, saçları iki yana özenle örülmüş kızın etrafını sardı bir anda. Kızın kırmızı elbisesiyle aynı renkteki kurdeleleri, saç örgülerinin uçlarına bağlanmıştı. Annesinin, ona seslenmesiyle çocukların arasından geçip otelin kapısına doğru yöneldi Mine. Anne ile babasının arkasından, elini tuttuğu bebeği Safiş’i sürükleyerek yürüyordu.
Otelin kapısı Rumlardan kalma, ahşap üzerine oymalı, oldukça görkemli bir şeydi. Otel, kayanın içine oyulmuştu, bu otantik hali turistlerin oldukça ilgisini çekerken Kapadokyalılar için alelade bir yerdi Derin Otel.
Sokaktaki çocuklar Mine’nin arkasından bakakaldılar.
-Lan Hasan gördün mü, kız ne kadar güzel, peri gibi!
-Bizimle oynamaz bu kız, görmedin mi elbisesini?
-Eyvah Ragıp Abi geliyor, koşalım. İki çocuk hızla uzaklaşırken Ragıp arkalarından bağırmaya devam ediyordu.
-Defolun gidin otelimin önünden, bir daha rahatsız edersiniz müşterilerimi, kırarım kemiklerinizi, gâvurun dölleri.
Mehmet’ten olma, Nuriye’den doğma Ragıp buralıydı. Mübadele zamanında, Rumlardan kalan evlere yerleşen göçmenleri pek sevmezdi. Onlara da benzemezdi zaten, simsiyah saçları ve kara bakışlarıyla korkuturdu göçmen çocukları. “Has ve yerli Kapadokyalıyım” der dururdu. Babadan kalma Rum evini otele dönüştürünce eli iyi para görmüş, has ve yerli Kapadokyalılığını daha fazla diline dolamış, göçmen çocuklar da gözüne, her zamankinden daha bir göçmen görünmeye başlamıştı. Rum evlerinin, turistlerin bunca ilgisini çekmesine anlam veremiyordu. Yeter ki para gelsindi, gerisi onu hiç ilgilendirmezdi.
Mine otelin kapısından Safişle beraber içeri girdiğinde, gözlerini kocaman açtı. Annesinin ona anlattığı masallardaki gibiydi burası. Tatil için başka bir şehre gideceklerini söylemişti annesi ama masal diyarına geleceklerini söylememişti Mine’ye. Ne tatlıydı bu Anniş, onu bugün üzmemeye karar verdi Mine, çok fazla çikolata yemeyecekti.
Odalarına yerleşirken annesi buranın doğa harikası bir yer olduğundan bahsetti, yarın için gezi planlarını yapıyor, eşini ikna etmeye çalışıyordu. “Önce Peri Bacaları’na gidelim, sonra açık hava müzesine, Mine bayılacaksın buralara, sen hiç binmedin ata da bineriz beraber.” Eşinin bu planları pek dinlediği söylenemezdi. Tek istediği biraz dinlenmek ve insanlardan uzaklaşmaktı. Aralarındaki konuşma tartışmaya dönünce Mine’yi avluya çıkardı annesi. İsterse burada biraz zaman geçirebilirdi Mine ama avludan uzaklaşmamalıydı. “Tamam” dedi annesine, “Safişle oteli gezeriz”.
Mine en çok annesinin bahsettiği Peri Bacaları’nı merak ediyordu, masallardaki periler mi yaşıyordu orada, gidip annesine sormak istedi, ama annesi kızabilirdi odaya geri dönerse, kapının önünde oynayan çocuklar geldi aklına, pekâlâ onlar bilebilirdi peri bacalarının yerini.
Mine otelin avlusundan uzaklaşıp dış kapıya doğru yöneldiğinde, Hasan ile Bayram, Ragıp’tan yedikleri küfürden sonra biraz uzaklaşmışlar, canları sıkılınca da otelin önüne geri dönmüşlerdi. Mine kapıya çıktığında topaç çeviriyorlardı, yanlarında bitiverdiğinde ise birbirlerinin şaşkın yüzlerine bakakaldılar. Peri Bacaları’nı bilmez olurlar mıydı? Ooo, kaç kere turist gezdirmişlerdi orada. Mine’yi mi, götürürlerdi ama annesi kızmasındı sonra.
-Lan oğlum, bu kızı Peri Bacaları’na nasıl götüreceğiz, oraya kadar yürüyemez ki, yorulur.
-Dedemin eşeğini alalım, ona bineriz.
-Deden bizi öldürür.
-Duyarsa asıl Ragıp bizi öldürür.
Üç çocuk otelden uzaklaştıklarında, otel odalarından birinden bağırma sesleri geliyor, Ragıp da kavganın sorumlusu çalışanlarmış gibi onları azarlıyor, bir yandan da akşam yemeği hazıklıklarına başlanmasını emrediyordu. Bu hengâmede hiç kimse Mine’yi otelden çıkarken görmemişti.
Arnavut kaldırımlı sokaktaki çocukların şen seslerine Mine’nin de sesi karışmıştı şimdi. Bayram’ın dedesinin ak eşeğine vardıklarında, Mine daha önce hiç eşeğe binmediğini söyledi, dahası da vardı, hiç bu kadar yakından bakmamıştı bir eşeğe. “Çok uysaldır merak etme bizim eşek” dedi Bayram, hem çocukları da çok sever.
Mine, eşeğe binmek için çok kısa, Bayram ile Hasan’sa onu kaldıramayacak kadar güçsüzdü. Mine tüm gücüyle bacağını kaldırarak ak eşeğin üzerine binmeye çalışıyordu. Hasan “Eşeğe binmek öyle narin kızların işi değildir” diyor. Bayramsa “Niyeymiş isterse binebilir” diye ısrar ediyordu. Mine ise son bir kez eşeğe binmeye çalışırken güzelim kırmızı elbisesini yırttı, yırtıldığını fark edince de gözyaşlarını tutamadı. Tozlanmış elleriyle gözyaşları silmeye çalıştıkça gözleri daha beter yaşardı. Üstü başı toz içinde ve yırtık kıyafetiyle Bayram ile Hasan’a ne çok benziyordu şimdi. Üç çocuk, Peri Bacası hayalinden vazgeçerek sallana sallana otelin yolunu tuttular. Otelin kapısına vardıklarında Ragıp kapıdaydı.
-Ulan ben size demedim mi gidin başka yerde oynayın, bak kız çocuğunu da kendilerine benzetmişler.
-Koşun, koşun!
Mine, Bayram ve Hasan’ın elini sımsıkı tutarak arkasına bakmadan koşmaya başladı. Perileri zaten çok kızdırmışlardı, üstüne bir de Ragıp’ı kızdırmanın ne âlemi vardı.
Çocuklar soluk soluğa kalmış, otelin arka sokağındaki yarısı yıkık çeşmeye ağızlarını dayayarak susuzluklarını gideriyorlardı şimdi.
-Sen gitmeden sana eşeği binmeyi öğretelim peri kızı.
-Ama böyle süslü süslü olmaz, bizim gibi pantolon giy.
Mine yırtık elbisesine baktı.
-Olur, giyerim, nolur perileri görmeden gitmeyeyim bu masal şehrinden. Bu sefer daha dikkatli olurum, perileri kızdırmayız söz.
Mine’nin sözlerine kahkahalarla güldü oğlanlar. Mine önce ne olduğunu anlayamadı, şaşkınlıkla baktı oğlanlara ama o da kendini tutamayıp gülmeye başladı. Çocukların şen cıvıltısı Derin Otel’in avlusunda yankılanıyordu şimdi.
Daha fazla Panzehir Öykü okumak için buraya tıklayınız.
Sayfanın altındaki sosyal medya butonlarını kullanarak yazıyı sevdiklerinizle paylaşabilir, yorumlarınızla bize ulaşabilirsiniz.
