SATILIK BEBEK PATİKLERİ / Can Çelebi
SATILIK BEBEK PATİKLERİ
“KRINGLOOPWINKEL İKİNCİ EL DÜKKÂNI, MARINIERSWEG-ROTTERDAM”
Bu günlerde Maas Nehri kıyısında, unutulmuş bir vitrinin arkasında bir çift patik durur. Solgun. Fildişi rengindedir.
Altındaki etikette, eğik harflerle şu yazılıdır:
“Satılık bebek patikleri. Hiç giyilmedi.”
Kimse o vitrinin önünde uzun süre durmaz. Burası bir ikinci el dükkânının tozlu hayatlar penceresi.
Bir akşamüstü, göğü aydınlatan martı sürüsünün çığlıkları altında, ana yola açılan sokağa ince yapılı genç bir kadın girdi. Kemik rengi bir trençkot giymişti. Geçip giden yağmurlara tutulmuş, kumaşı yer yer koyulaşmış, omuz başlarında dalgın gölgeler birikmiş; etekleri çamurlu.
Ayaklarında kahverengi, alçak topuklu, su yuttukça derisi bezginleşmiş bir çift ayakkabı.
Adımları yorgun. Körsek ışıkta yüzü belli belirsiz. Soluk teni, uykusuzlukla incelmiş göz altları…Vitrinin ardındaki zamana, çok daha eski bir güne bakıyor.
Başparmağıyla, neredeyse fark edilmeden cama dokundu. Toz zerrecikleri bir an havalanıp titreyerek yere indiler; biri usulca üflemişçesine. Ya da içten bir dua ediş sonrası rahatlığı.
Zaman bu dükkânda farklı akar. Mariniersweg’te saatler hep biraz yavaş. Saniyeler, pişmanlıkla bozulmuş tik taklar gibi kendini tamamlayamaz.
Kadının adını bilmiyoruz. Siz kendinizce bir ad koyun ona.
Kadın, geceleri ellerini karnına koyar, parmak uçlarında kendininkine karışan kalp atışlarını dinler. Mutlu olur. Aslında mutsuz olmak için pek çok nedeni de varken.
Bir de, içinden geçen tüm düşüncelerin bebeğine ulaştığına inanır.
“Eğer kız olursan, sana yağmuru çağrıştıran bir ad koyacağım. Çünkü sen yaşama düştüğünde, toprak bile kokusunu değiştirsin istiyorum.”
Kadın yoksuldur. Üstelik terk edilmiş, yalnız. Bir beşik alacak kadar parası da yoktur.
Tek göz oda bir evde yaşar. Köşesinde sessiz oyuncaklar, poşetler, kutular, etiketleri sökülmemiş minicik giysiler.
Bir sabah, yoksullara yardım bürosundan döndüğünde elinde taşıdığı tek şey, bembeyaz bir kâğıt parçasıydı. Üzerinde bir dükkânın adresi yazılı. Bir de zarf içinde tırtıklı kuponlar.
“Neye ihtiyacınız varsa” demişti görevli kadın. “Yalnız idareli kullanın. Ödeneğiniz bunu gerektiriyor.”
Patik almak istemişti ilkin. Üşüyen minik, çıplak ayaklara yaşam sıcaklığı. Dokunduğunda ipek gibi bir ürperti veren, insanın içine işleyen bir yumuşaklıkta. Kaliteli zıbınlar, havlular düşlememişti. Hatta daha fazlasını. Hep daha fazlasını.
Yalnızca yeniden çalışmaya başlayana kadar onları idare etsin, yeter. Sonrasında kendisi hepsini eksiksiz yapacak.
Orada öylece durdu. Hiç kıpırdamadı. O patiklere sabitledi bakışlarını. Biraz yaş döktü. Kaybettiği ne varsa, kararan yüreğinde o kadar hüzün. Bir zamanlar o patikleri küçük ayaklara geçirme hayaliyle her sabah uyanmış bir anneye ağıt yakmadı. Vitrindeki o patiklerin öyküsünü daha fazla düşünmek istemedi. Onlara bakıyor olmak, içini delip geçmedi.
Ah, böylece soğusa yüreği…
Zamanın dışına sürüklenmişlik hissi. Ne soğuğu ne sıcağı duyumsayamama. Ense kökünde dolanan, hissizliğin donuk soluğu. Bir boşlukta saçlarından asılı durmak. Ruhunun bedeniyle bağlarının zar gibi incelişi. Etlerinin kemiklerinden yavaşça sıyrılışı…
Derisinin altındaki dünya, çoktan uykuya yatmış.
Birkaç kişi camın önüne gelip tam yanında durdular. Biri, daha fazla takipçi hayaliyle fotoğraflar çekti.
Yorumlar yaptılar. “Ne kadar dokunaklı” diye fısıldadı yaşlı bir kadın, alnında yılların yüküyle derinleşmiş çizgileri titrerken. Acıyı tanıyanların, başka acılara kapanmayan gözleriyle.
“Kesin bir sanat projesi” diye sesini yükseltti yeni yetme bir delikanlı.
Bir tek, gerçeği adını sizin koyacağınız kadın biliyor. Bu bir sanat değil. Bu, onun sustukça ağırlaşan kendi hikâyesi. Kadın, o gün ilk defa vitrinin camı önünde durmaya cesaret edebilmiş. Hayata inat, eski bir umudu satışa çıkarmışlar. Suskun bir sergide, ikinci el bir mutluluk duruyor, üzerinde bir fiyat etiketi.
Çağın vebası, her şeye biçilen değer.
Yine de patikleri vitrinin en görünür yerine koymaları hoşuna gitti. Dudağının kıyısında sığ bir çukur oluştu.
“Eğer bir gün yolu düşen başka bir kadın, bu patiklere bakıp kendi sessizliğini duyarsa,
bilsin ki yalnız değil. Bazı bebekler annelerinin kalbinde büyür.”
Daha fazla Panzehir Öykü okumak için buraya tıklayınız.
Sayfanın altındaki sosyal medya butonlarını kullanarak yazıyı sevdiklerinizle paylaşabilir, yorumlarınızla bize ulaşabilirsiniz.
