ceyda_kafadar
E. Ceyda Kafadar

SARASVATİ, FEBRUA VE LONA

2022 yılının ikinci ayının ilk günü, malum virüs ile oynadığımız köşe kapmacanın artık son bulduğunu öğrendim. Oysa Şubat ayı için ne planlarım vardı.

İlk 48 saat hastalığı kabullenmek için verdiğim uzun bir savaşla geçti. Sonunda teslim olduğumda, kendimi günün belli saatleri okuyabilmek dışında hiçbir şey yapamazken buldum.
Yazı masamın üstünde birikmiş öykü kitapları, ünlü Hintli şair Kālidāsa’nın Mevsimler Geçidi şiiri nihayet başucumdaki sehpaya taşındılar. Mevsimler Geçidi ile başlayan virüslü günlerimin sonuna yaklaşırken bilgisayarın başında geçirdiğim saatleri çok özlemiştim.
Hastalığın dört günü oldukça zorlayıcı geçtiği için çoğu zaman tek yapabildiğim, yatak odamızı ortalayan koca yatağın güneş alan kısmında uzanıp düşünmekti. Tıpkı bizim kedilerin yaptığı gibi. Yazmayı, okumayı, çocukluğumda pek zaman ayırdığım yürüyüşleri düşündüm.
Şimdilerde koca koca binalarla sarsılan Levent-Maslak güzergâhında gittiğimiz çayırları ve piknikleri… Çimenlere uzanıp saatlerce gökyüzünü seyredişimizi düşündüm.
Hasta olmak ne garip bir ruh halidir. İnsan olmadık şeyler düşünür. Sakatlık, ölüm. Sanki bir daha hiç geri gelmeyecekmiş gibi benliğinizi terk eden yaşam enerjisi.
Oysa şubat ayına hızlı ve yenilenmiş bir başlangıç yapmayı umuyordum. Derginin son toplantısında ayın teması üzerine konuşurken kalpler çiçekler havada uçuşuyordu. Ben de şubat ayının konusu olan “aşk” hakkında yazmak için ne kadar aşk tanrıçası ve çapkın tanrı varsa hazırlamıştım. Ama kovid beni bambaşka yerlere götürdü.
Şu yazı masamın üstünde, diye anlattığım öykü kitapları ta kasım ayında alınmış kitaplardı. Ve özel bir amaç ile bu alışveriş yapılmıştı.
Açık fikirli olmak…
Bildiğimi sandıklarıma aydınlık ve ferah bir gözle yeniden bakabilmek için kütüphaneme armağan ettiğim, çoğu daha önce hiç okumadığım yazarlardan oluşan 10’dan fazla kitap. Yine daha önce defalarca okuduğum yazarların şiir, deneme ya da çocuk kitabı gibi hiç ilgi göstermediğim eserleri.
Bu eserler o masada aylardır o köşeden bu köşeye yer değiştiriyor. Mitoloji, tarih, felsefe okumaları arasında kendilerine bir yer bulmaya çalışıyorlardı. Vaktim yoktu diyemeyeceğim zaten, 9-5 bir işim, evde bakım gerektiren bir çocuğum ya da yaşlım yok. Kimi günler yemek yapmak ve evdeki temizlik faaliyetlerine katılmak dışında tüm zamanımın yönetimi benim elimde.
Belki dinlediğim Barok müziklerin ve Jane Eyre romanlarının etkisiyle, belki de gündüz düşlerinde salındığım çayır çimenin, zihnimin bir aydınlanmaya ihtiyaç duyduğuna karar verdim, yeniden.
kalidasa mevsimler
Ve son aylarda üretkenliğimi artırmak için uyguladığım “Düşünme, yap!” felsefesinin peşine düşüp okumaya başladım. Önceliği ünlü Hintli şair ve yazar, Sanskrit dilinin ustalarından Kālidāsa’nın Sanskrit aslından Yalçın Kayalı tarafından Türkçeye kazandırılmış eseri Mevsimler Geçidi kitabına verdim. Kālidāsa’nın sembolik anlatımında insanın mevsimden mevsime yolculuğu ne de güzel betimlenmiş.
Ṛtusaṃhāra – Ritusamhara (Mevsimlerin Geçidi) kitabında şair Kālidāsa, Soğuk Mevsim bölümünün son beyitlerinde, bahardan hemen önceki halleri şöyle betimlemiş:
  1. Bugünlerde Tanrıça Lakshmi’ye benzeyen kadınlar, altın lotuslara benzeyen sevimli yüzleri, kıpkırmızı güzel dudakları, kenarları kırmızılaşmış gözleri ve yorgunluktan tutulmuş omuzlarının üzerine dökülen saçlarıyla evlerinde dinlenirler. 
  1. Soğuk mevsim sana mutluluk getirsin. Bu mevsimde bol bol yetişen pirinç ve şeker kamışı, insanları mutlu eder. Aşk tanrısının isteğiyle sevişen sevgililer, birbirinden ayrıldıklarında kalp ağrısı çekerler. 

Arınma Bolluk ve Baharın Tanrıçası: Şubat

Şubat ayı, İngilizcesi February, şimdilerde bizler için aşk ile ilişkilenmiş olsa da Latince kökeni Februarius adını çok eski bir kelime olan Febuum’dan alıyor. Febuum, arınma ya da kutsanmış demek. Onun da kökü arınma ritüellerine verilen Februa isminden geliyor.
Arınma, Antik Roma inancında o kadar önemli bir yer tutuyor ki, ocak ayının arkasına eklenen Febuum Festivali, Antik Roma’da yılın kapanışı ve arınma törenlerini içeren, bir ay süren zengin bir törenler silsilesi olarak tasvir ediliyor.
İnsanların fiziksel olarak gidip yıkanması da dâhil, pek çok farklı arınma töreni yapılıyor. Güzel kokulu otlar yakma. Her zaman yediğin yiyeceklerden arınma. Daha önce hiç davranmadığın gibi davranarak ruhsal sınırların ve kalıpların dışına çıkma.
Bir diğer yoruma göre ise şubat ayı adını, Antik Roma inancının önemli tanrıçalarından Februa’dan alıyor. Her şeyi gözeten ve arındırıp temizleyen Tanrıça. Karşımıza en sık çıkan hali, iki balık tarafından çekilen midyeden yapılma arabasından etrafı arındırırken resmedilen hali.
februa şubat ayı tanrıça
Februa, sadece arınma ve kutsanma işleri ile ilgilenmiyor. Toprağın bolluğu, ailenin bolluğu ve bereketi, doğurganlık gibi konular, balık burcu ile özdeşleştirilen tanrıçanın işleri. Baharın müjdecisi kabul edilen şubat ayında toprağın yeni yıla bol bereketle uyanması için ihtiyaç duyulan tüm hazırlıklar Tanrıça Februa ile yapılıyor.
Ve son olarak ölüler diyarı. Antik Roma inancına göre kapanmış yıldan kalanların temizlenmesi ve yeni gelecek baharın aydınlığı için şubat ayına bazen ölüler diyarının tanrısının ismi de atfedilebiliyor. Yeni bahara tüm hesaplar temizlenmiş girmeyi kim istemez ki. Antik Romalılarda Şubat ayını, bahar temizliği gibi bir içsel-dışsal temizlik ve yenilenme zamanı olarak kabul ediyorlar. Buna öte dünyanın işleri de dahil.
Antik Roma’da arınma ve kutsanma ile başlayan Februa, bolluk ve bereket ile kutsanmış bakire kadın arketipinin de başlangıcı oluyor. Roma inanç tarihinde yolculuk yapmaya meraklılar, Februa’nın ana tanrıça kültünün cinsellikten arındırılmış kutsal kadın figürüne geçişte büyük bir rol oynadığını düşünüyor.
Tabii bütün bunlar batı merkezli bir medeniyet anlayışının tasvirleri. Dünyanın doğusunda, Pasifik Okyanusu’nun adalarında neler oluyor ona da bakmak lazım.
Misal, Hindistan’da şubat ayının en büyük bayramlarından biri Vasant Panchami bayramı. Bu bayram Tanrıça Sarasvati’ye adanmış bir bahar bayramı. Sarasvati bilgelik, öğrenme, müzik ve konuşmanın tanrıçası. Hindu inancının üç büyük tanrıçasından biri. Bu bayramda insanlar sarı renkli giysiler giyip, birbirlerine sarı çiçekler hediye ediyorlar. Tarlalarda açan sarı hardal çiçekleri sebebiyle toprağın sarıya boyandığı şubat ayının sükûnet ve bilgelik içinde geçmesi, yeni bilgilerin öğrenilmesinin teşviki, bir lotus çiçeği üzerinde otururken resmedilen bu güzel tanrıçaya atfediliyor.

Makahiki Mevsimi: Bağların onarılması Barış ve Dinlenmenin Zamanı

Dünyanın bir başka güzel coğrafyasına Hawaii adalarına baktığımızda bu kez şubat ayının en önemli kutlamaları olan Makahiki mevsiminin bereket bilgelik, yağmur ve müzik tanrısı Lono ile ilişkilendirildiğini görüyoruz.
Kasım ayından mart başına kadar geçen dört ay dönümünü kapsayan Makahiki mevsimi, kadın, erkek ya da şef olsun tüm halkın dinlenmeye çekildiği, oruç ve dinlenme ile geçen günlerde bedenin yenilenmeye hazırlandığı ve büyük bir anma şöleni ile son bulan bir mevsim.
Hawaii halkı bu mevsimde tanrı Lono’ya toprağa bereket, adaya barış ve halka kuvvet verdiği için teşekkür ediyorlar. İnsanlar her zaman yaptıkları işlerini bir kenara bırakıyor. Denemediği yeni şeyleri deniyor. Spor yapıp, dans ediyorlar. En önemli etkinlik halk arasında yapılan spor müsabakaları. Ruhsal bağların kuvvetlenmesi ve topluluk içindeki bağların onarılması içinse birbirleri ile barış yapıyorlar.
Yani dünyanın ne tarafına baksak şubat, yenilenmek, dinlenmek, arınmak dostluk ve barış ile ilişkilendiriliyor desem abartmış olmam diye düşünüyorum.
Sizi bilmem ama ben bedenimin eski ataları ve yaşamı takip etmesini seviyorum.
Beni yavaşlatan günlere minnettarım.
Yaşamı bu güzel gezegenin ilkelerine göre geçirdiğimiz, ayaklarımızı bastığımız toprağın ve yuvamız olan bu gezegenin ruhuna yakınlaşmaya çalıştığımız kutlamaları daha çok görmeyi isterdim.
Bu mevsim benim yapamadığımı bu virüs yapıp, beni dinlenmeye zorladı.
İyi ki kendime açık fikirlilik adı altında bu kitapları almışım. Vikont’un Ölümü (Marcel Proust), Yaşlı Kadın ve Papağan (Virginia Woolf), Kara Keşiş (Anton Çehov), Buzullar Arasında Bir Kış (Jules Verne), Tırnova: Rumeli Kâbusu (J. Hakan Dedeoğlu) düşün dünyama yepyeni pencereler açtılar.
Umarım sizler de bu küçücük ama bilgelik dolu ayın etkilerinden faydalanmak için dimağınızı yeniliklere açacak cesarete kavuşursunuz.
Şimdilik güzel gezegenimizin kollarında geçirdiğimiz bir mevsim daha son bulurken siz kendinizi kutlamak ve yeni mevsime hazırlanmak için neler yapmak istersiniz, sorusu ile sizleri baş başa bırakayım. Maceralarınızı bizimle paylaşmayı unutmayın lütfen.
Kaynakça:

Kālidāsa: Ritusamhara (Mevsimlerin Geçidi) ve Meghaduta (Haberci Bulut) Yalçın Kayalı – Ötüken Yayınları

Hint Mitoloji Sözlüğü  Korhan Kaya – İmge Kitabevi

Hint-Türk-Avrupa Masalları Korhan Kaya – İmge Kitabevi

Mitoloji Sözlüğü Azra Erhat – Remzi Kitabevi

 

Yazarımızın diğer yazılarına buradan ulaşabilirsiniz.

Sayfanın altındaki sosyal medya butonlarını kullanarak yazıyı sevdiklerinizle paylaşabilir, yorumlarınızla bize ulaşabilirsiniz.

Related Posts

6 thoughts on “SARASVATİ, FEBRUA VE LONA – E. Ceyda Kafadar

  1. Hulya dedi ki:

    Öncelikle çok geçmiş olsun Ceyda Hanım. Umarım daha iyisinizdir.
    Ilgiyle okudum kendimi bildim bileli Şubat ayını çok severim beni rahatlatan hatta dirilten bir ay gibi gelir. Bu kadar kollektif bilgiye sahip olmadan seviyordum. Demek boşuna degilmis:))
    Teşekkürler

    1. E. Ceyda Kafadar dedi ki:

      Çok teşekkür ederim Hülya hanım Umarım hepimiz için daha keyifli ve sağlıklı günlerde buluşuruz.

  2. Birsen Karaloğlu dedi ki:

    Merhaba, dinlenme ve iyileşme sürecinizi pek güzel donatmışsınız. On iki ayın arasında çoğunlukla görmezden geldiğim ve pek önemsemediğim,, bir an önce Mart’ı beklediğim küçümen Şubat’ı anlatan yazınızı ilgiyle ve zevkle okudum. Sizin mitoloji anlatımınız aynı zamanda metinler ve kültürler arası bir yolculuğa dönüşüyor.

    Üstelik okuru yormayan, sıkmayan, bilgilendirirken, hem merak uyandıran hem de rengarenk bir dünyanın kapısını aralayan bu dizi için çok teşekkür ediyorum.

    1. E. Ceyda Kafadar dedi ki:

      Çok teşekkür ediyorum Birsen hanım Duygularımı ve mitoloji ile olan ilişkimi ne kadar güzel yorumlamışsınız. Uğraşım didaktik bir mitoloji anlatımının ötesine geçebilmek. Karşılaştırmalı mitoloji çalışmanın hakkını verebilmek. Değerli yorumlarınız için teşekkür ederim.

  3. Alev Turanlı dedi ki:

    Sevgili Ceyda Kafadar,
    Öncelikle çok geçmiş olsun diyorum. Kaçıyoruz ancak bir gün yakalanacağız kaçış yok bu virüsten sağlıklı olmanız çok güzel şimdi.

    Kalpler çiçekler dışında bizi bilgilendirdiğiniz Şubat ayının anlamını öğrenmek ne güzeldi. Şubat ayını bir başka seveceğim artık. Okuduğunuz kitaplara bayıldım. Proust, Jules Verne ve Woolf bu nasıl güzel bir seçim üçünü de okumamıştım oysa üçünün kitaplarını bilirim. Jules Verne nostaljide bırakmıştım. Öyle hoşuma gitti ki anımsatmanız. Sizi okumayı seviyorum.
    Sevgiler

    1. E. Ceyda Kafadar dedi ki:

      Çok teşekkür ederim Alev hanım. Beni en çok şaşırtan Proust’un “Vikont’un Ölümü” ve Tolstoy’un “Kara Keşiş” öyküleri oldu. Romanlarından aldığım keyifi, kısa öykülerinde de aynı canlılıkla bulmak çok heyecan vericiydi. Jules Verne’in dehasını unutmuşum, çocukluğumda kalmış. Şimdi bu yaşta ve deneyimle beni tekrar bir çocuk gibi meraklandırdı. Bende çok şaşırdım. Bende okuma listenize küçücük bir heyecan katabildiysem ne mutlu bana

E. Ceyda Kafadar için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir