İKİ KADIN

Jane Eyre ve onu romanının baş karakteri yapan Charlotte Bronte. Jane Eyre, Victoria döneminde kadının var olma çabası ve bunu gözler önüne seren bir roman. Yazarın Jane’in sözleriyle okurlarına yansıttığı eşitlikçi tavrı şöyle:

Ben kuş değilim ki herhangi bir ağ beni hapsetsin: Ben özgür iradesi olan bir insanım”

Charlotte Bronte biyografilerinin en iyisi olarak adlandırabileceğim kitap Claire Harman’ın kaleminden dönüm noktası olan biyografi.

Britanya’nın en sevilen yazarlarından birinin cesur ve yeni bir görünümünü sunarak, insan duygusunun en uç noktalarına dokunan bir iç yaşamı ortaya çıkarıyor.

Harman bize, ilk eserleri tamamen gizlilik içinde üretilmiş, şaşırtıcı derecede yaratıcı bir aileden gelen  sıkıntılı bir genç kadını gösteriyor. ” Hem yaşamın hem de edebiyatın geleneksel sınırlamalarıyla mücadele eden Charlotte, Victoria dönemindeki çağdaşlarını hem şok eden hem de ilham veren yeni bir tür kadın kahraman yarattı. Aşk, kayıp, hırs ve kalp kırıklığı. İsimsiz yazar her şeyi çığır açan kitaplarına döktü ama önce yaşadı.” *

Kuşkusuz daha iyi anlayabilmek için döneme göz atmak gerekir. Yazar, filolog ve İngiliz edebiyatı profesörü  Mina Urgan kavramsal olarak çelişki ve çatışmalarla dolu olan Victoria dönemini yine çelişki ve çatışmalarla dolu anahtar kelimeler aracılığıyla vermektedir ki bunları aşağıdaki gibi özetlemek mümkündür:

  1. Ailevi değerlerle saygıdeğer olma merakı ve bunun getirdiği ikiyüzlülük,

  2. Toplumsal durumlardan ve bireysel koşullardan aptalcasına memnunluk,

  3. Cinsel konularda yapay çekingenlik ve sevgisiz evliliklerin kutsal bulunması,

  4. Dar kafalılık ve dinsel yobazlığa karşın Hristiyanlığın dibini oyan bilimsel araştırma ve gelişmeler,

  5. Para ve madde severlik ve alt sınıfların ve parasızların saygın bulunmaması,

  6. Plansız gelişen sanayileşme ve haksızlıklarla dolu çalışma şartları ve adaletsiz ekonomik düzen,

  7. Sanata duyulan düşmanlık ve edebiyatın salt eğlence aracı olarak algılanması.

Bir eksiğimiz daha kaldı. Ansiklopedik bilgilere de göz atalım.

Charlotte Bronte, 21 Nisan 1816’da Yorkshire – İngiltere’de doğdu. Annesi Maria Branwell idi. Babası Partick Bronte, İrlandalı bir rahipti. Charlotte Bronte, çiftin altı çocuğundan üçüncüsüydü. Nisan 1820’de aile Haworth’a taşındı. Anneleri Maria, 15 Eylül 1821’de kanserden ölünce, 5 kız ve bir erkek çocuğuna bakma görevi teyzeleri Elizabeth Branwell’e düştü. 1824 yılında üç kız kardeşiyle birlikte Clergy Daughters adlı okula başlayan Bronte, buradaki sağlıksız koşullar dolayısıyla okuldan hiç hoşlanmadı. Yazarın sağlığı bozuldu, hatta kardeşleri 1814 doğumlu Maria’yı ve 1815 doğumlu Elizabeth’i de okuldaki koşullar yüzünden 1825’te tüberküloza kurban verdi. Bir yıl sonra okuldan ayrıldı. Gençlik yıllarında, sağ kalan dört kardeş Charlotte, Branwell, Emily ve Anne, babalarının kütüphanesinde bolca vakit geçirmeye başladılar. Kurgusal krallıklar kuruyorlar ve bu krallıklarla ilgili hikâyeler ve şiirler yazıyorlardı. Edebiyata karşı ilgileri de bu yıllarda başlamış, hayal güçleri kardeşlerin tümüne ileride geliştirecekleri araçlar sunmuştu.

Bronte, eğitimine Mirfield’deki Roe Head adlı okulda devam etti. 1831 ve 1832 yıllarında burada okudu ve bu okul, en iyi arkadaşları Ellen Nussey ve Mary Taylor ile tanıştığı yer oldu. Eğitimini tamamladıktan sonra bu okula öğretmen olarak döndü ve 1835 – 1838 yılları arasında burada öğretmenlik yaptı.

1839’da Yorkshire’daki birçok ailenin evinde mürebbiyeliğe başladı ve 1841’e kadar bu işle uğraştı. 1842’de kardeşi Emily ile Brüksel’e, Constantin Heger ve karısı tarafından işletilen okulda Almanca ve işletme dersleri almaya ve çalışmaya gitti. Önceleri öğrenci olarak katıldıkları okulda daha sonra bir miktar para ve kalacak yer karşılığında Bronte İngilizce, Emily de müzik öğretmenliği yapmaya başladı. Ancak Brüksel’de yeni kurdukları bu hayat, teyzelerinin ölümüyle yarıda kesildi. 1842’de bu yüzden İngiltere’ye döndüler ancak Bronte, 1843’te tekrar Brüksel’e gitmeye karar verdi. Yalnız kalmıştı, evine ve kardeşlerine karşı büyük bir özlem duyuyordu ve okulun sahibi Heger’e aşık olmuştu. Burada geçirdiği günleri, kitapları “The Professor” ve “Villette”ye ilham kaynağı oldu. Yazar, Ocak 1844’te İngiltere’ye geri döndü.

1846’da üç kız kardeş Charlotte, Emily ve Anne, “Currer Bell”, “Elise Bell” ve “Acton Bell” isimlerini kullanarak ortaklaşa “Poems by Currer, Elise and Acton Bell” isimli bir şiir kitabı çıkarttı. Kitap sadece iki adet satarak büyük bir hayal kırıklığı yaratsa da kardeşler yılmadı ve ilk romanlarını yazmak için kolları sıvadı. Charlotte Bronte, ilk iki romanında “Currer Bell” ismini kullanmaya devam etti.

Ailenin tek oğlu olan Branwell, 1848’de bronşit yüzünden öldü. Aynı yıl Emily ve 1849’da Anne tüberkülozdan hayatını kaybetti. Charlotte, babasıyla kalmıştı. “Jane Eyre”in gördüğü büyük ilgi üzerine bir yayıncı, yazarı sık sık Londra’ya davet ediyordu. Bu ziyaretler sırasında Bronte geniş bir sosyal çevre edinmiş, Harriet Martineau, Elizabeth Gaskell gibi isimlerle tanışmıştı. Ancak sürekli olarak yaşlı babasının yanında olmak istediğinden Londra seyahatlerini birkaç haftadan daha uzun tutmadı.

Haziran 1854’te Charlotte Bronte, babasının yardımcısı Arthur Bell ile evlendi. Hamileliğinin dokuzuncu ayında, 31 Mart 1855’te öldü. Ölüm nedeni tam olarak bilinmese de tüberküloz, tifüs ya da hamileliğin ilk safhalarındaki bir rahatsızlıktan dolayı öldüğü sanılıyor. Bronte’un eserleri halen büyük ilgi görüyor, klasikler arasında sayılıyor.

İki kadın… Jane ve Charlotte, Charlotte ve Jane! Gerçekten ayrı ayrı kişiler mi? Yoksa hayal dünyası ve gerçek dünya arasında gidip gelirken birbirinden ayrılan sonra yeniden iç içe geçen tek bir ruh mu?

“Jane Eyre’i klasik bir “Sindirella” hikâyesi olmaktan çıkarıp gerçek gücünü kazanmasını sağlayan da bu. Rochester’in kendisini sevebileceğini düşündüğü için kendine kızan ve bir daha böyle çılgın düşüncelere kapılmaması için kendini cezalandırmak isteyen Jane, “hiçbir detayı yumuşatmadan” kendi portresini yapar ve bu gerçeği asla unutmaması için altına da “tutarsız, fakir ve gösterişsiz bir mürebbiyenin portresini” yazar. Jane’in burada yersiz bulduğu gururunu bastırmak için karanlık bir otoportre yarattığı söylenebilir. Freud’dan çok daha önce narsisizmin tehdidine dikkat çeker ve yerine kadınlık algısını düzgün kurmak için öz saygıyı yerleştirir.

Jane Eyre’i yaratmanın kıyısındayken arkadaşı Ellen’a, “zulme uğramışların ruhuna gururun sessiz kuvvetini biraz da olsa aşılamanın” kendine verdiği gücü ne kadar sevdiğini yazar. Şu an bile Bronte’nin devrimci fikirlerinden öğrenilecek çok şey mevcut. Sayıları giderek artan film ve dizi uyarlamaları, çeşitli tiyatrolarda halen kapalı gişe sahnelenmesi ise bunu kanıtlar nitelikte.“ **

Okuduğunuzda hangi yaşta olduğunuza bağlı olarak  etkisi değişen bu baş yapıt sayısız esere konu olmaya devam ediyor. 1910’da ilk kez filme alınan Jane Eyre’in benim için en ilgi çekici versiyonu 1943’de yönetmen Robert Stevenson tarafından aktarılan. Joan Fontaine ve Orson Welles başrollerde ve bir sürpriz! Onu görür görmez tanıyorsunuz: Elizabeth Taylor.

Son olarak Bronte kardeşlerin kısa ve kederli yaşamlarına gerçekçi bir yaklaşım getiren “The Brillant Bronte Sisters” adlı belgeseli kaçırmayın derim.

“Hiç kendini aldatma. Rahat yoktur bu dünyada, onun için, sakın tembelleşme.“

Jane Eyre / Charlotte Bronte

Anısına saygıyla…

 

3 thoughts on “Charlotte Bronte-İKİ KADIN/ Işık Sema Ergürbüz

  1. Birsen Karaloğlu dedi ki:

    Daha orta okul 3. sınıftaydım ilk okuduğumda. İlk Jane Eyre filmini ise lise 2. sınıfta izledim.
    Kaç farklı versiyonunu tekevzyonda ve sinemada yeniden ve yeniden aynı zevkle izledim kimbilir? Hatta kardeşlerin yaşam öykülerini anlatan bir filmi de sinemada izledim birkaç yıl önce.

    Elinize, yüreğinize sağlık, Demek hayat öyküsünün bu kadar tanıdık gelmesi Bronte’nin Jane Eyre karakterine kendi ruhunu üflemesindenmiş.

  2. Sedef dedi ki:

    Okuduğum ilk roman ve yazarını anlatan sımsıcak bir yazı olmuş. Emeğine sağlık canım…

  3. Birsen Karaloglu dedi ki:

    Semacım,
    Sizin aracılığınızla Bronte kardeşlerin okuruna seslenmek isterim. Syrie James tarafından kaleme alınan “Charlotte Bronte’nin Gizli Günlükleri ” adlı roman-biyografi kitabının da okunması gerektiğiğni düşünüyorum. İzninizle Bronte Kardeşler hakkında yazılmış bir yorumun linkini de buraya eklemek isterim.
    https://onedio.com/haber/yasak-ask-intikam-ve-sirlar-dunyaca-unlu-bronte-kardesler-hakkinda-bilinmeyenler-767276

Sedef için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir