alev turanlı
Alev Turanlı

BEYAZPERDEYE YANSIYAN AŞK; CAMILLE VE RODIN

Sevgililer günü, hiç şüphesiz ki en çok Camille Claudel ve Auguste Rodin’e yakışır.

Şubat ayına özel bir sinema yazısı için, iki sanatçı Camille Claudel (İsabel Adjani) ve Auguste Rodin’in ( Gerard Depardieu) inanılmaz bir tutku ile yaşadıkları aşkı anlatan çok eski bir filmi anımsayarak onlara selam göndermek istedim. 
Yapım yılı 1988 olsa bile benim için bir klasik. Özgün çekimleri, kurgusu, tarafsızlığı ve müthiş kareleri ile dikkat çeken Camille Claudel Bir Kadın ünlü Fransız Yönetmen Bruno Nuytten’in ilk filmi. Bu film, Camille’in Rodin’e duyduğu aşkın ve tutkunun içinde kendini nasıl yaktığını, iki ünlü heykeltıraş dâhinin sanatları adına birbirleri ile nasıl savaştıklarını anlatır.  Bu ölümcül tutku, hırs ve savaş öyle bir patlak verir ki olan Camille’e olur.

Genç Kız Camille

Camille’in annesi Katolik bir aileden gelen, hala eski alışkanlıklarını sürdürmeye çalışan aristokrat bir kadındır. Öz kızı Camille’in kişiliğini pek beğenmez. Hatta “Senden önceki çocuğum ölmeseydi, seni doğurmak zorunda kalmasaydım” bile der, anarşist ruhlu güzel kızına. Ona daima soğuk, öfkeli ve hastalıklı davranır. Babası ise aksine kızını çok seven, onun iyi bir heykeltıraş olacağına inanan, daima destekleyen bir bankacıdır. Camille içtenlikle sevdiği erkek kardeşi Paul ile çok yakındır. Paul daha sonra çok ünlü bir diplomat, şair ve oyun yazarı Paul Claudel olacaktır.

Rodin’le İlk Tanışma 

Camille Claudel radikal bir kadındır. Okuduğu güzel sanatlar fakültesinden babasının haberi olmadan ayrılır. Rodin’e olan hayranlığı nedeniyle onun atölyesinde çalışmaya başlar.
Rodin üç atölyesinde, genç ve yetenekli sanatçılarla çalışır. İş alabilmek, eserlerini satabilmek, kulis yapmak ve üst düzey bürokratlarla sosyal ortamlarda bulunmak zorunda olduğu için çok meşguldür. Bu nedenle atölyelere nadiren uğrar. Rodin yapıtlarını ilk gördüğü andan itibaren -pek belli etmese de- bu kızdaki dehayı görür. Camille o gün, Rodin’den çalışmak için mermer ister.

rodin ve camille

Rodin ve Camille’in Büyük Aşkı 

Rodin ve Camille kısa süre sonra tutkulu bir aşkla bağlanırlar. Bu arada Rodin çapkınlığı ile ünlüdür. Aynı zamanda Rose adında bir kadınla yıllardır süren bir birlikteliği vardır.
Camille aşka çoktan hazırdır; yoldan gönüllü çıkmıştır. Bu aşka gözü kapalı atar kendisini; Rodin’e de iyi gelir bu aşk. Camille ile çok mutludurlar. Rodin en tutkulu ve en güzel heykellerini bu dönemde yapar; ikisi birlikte muhteşem eserlere imza atarlar.
Bir süre her şey güzel gidiyor gibidir. Bu tutkulu ilişki süresince Camille daha çok Rodin için çalışır. Kendini kurban yerine koyar. Fakat yine de adı duyulur, ünlenir.  Üstelik Rodin’in yarı yaşındadır. Herkes, henüz öğrenci olmasına karşın en az Rodin kadar hatta belki çok daha yetenekli olduğunun farkındadır. Geleceğin en parlak heykeltıraşı olacaktır. Gelgelelim Camille ilişkisi ile işini ayrı tutamaz.
Aslında içinde bulunduğu durumun avantajını da kullanamaz. Bağımsız işler yapmaz; bu aşk dolu günlerde her yerde ilgi görmesine karşın tatmin olmaz. Fakat üstün yeteneğinin bu kadar çabuk fark edilmesinin, Rodin’in etkisiyle olabileceğini düşünmek de istemez. Beni seninle eşit görmüyorlar, diye sızlanır. Zavallı Rose’u çok kıskanır, ısrarla evlenmek ister. Oysa Camille şunu kestirememiştir; dehasını Rodin keşfetmiş ve onu çok çabuk ünlü bir sanatçı haline getirmiştir.

Hayatta Yalnız Yürümek Zordur

Camille hayatta kendi başına yürümeye karar verir. Bu çok zorlu bir sürecin başlaması demektir. Rodin sanatçı kıskançlığıyla, onun karşısında olmasını elbette istemeyecektir. Camille daha uçamadan Rodin’i karşısına almıştır. Rodin’e olan bitmeyen tutkusunun intikamını, çalışmalarından alması aleyhine olacaktır. Bu arada hamiledir de. Rodin’e nedense anlatmaz durumu. Bir kaza sonucu bebeğini kaybeder. Keşke söyleseydi, deriz içimizden.
Bundan sonra öyle tutkulu ve hırslı bir döneme girer ki, artık düşüş başlayacaktır. İçki içer. Sağa sola Rodin aleyhine mektuplar yazar. Kültür bakanına, içinde kedi dışkısı olan ve Rodin’i şikâyet eden mektuplar göndermeye varacak kadar çığırından çıkar.
Oysa nasıl bir dâhidir, nasıl da çalışkandır. Geceleri kanalizasyon inşaatı için açılan çukurlardan en kaliteli killeri çıkarır ve bunları nereden bulduğuna dair Rodin’i bile şaşırtır. En sert, kırılgan mermerlerle bile adeta dans eder gibi çalışır. Heykelleri, gerçek öz yaşam öyküsünü anlatan tiyatro sahneleri gibidir. Bedenin en kıvrak duruşlarını, eğilip bükülüşlerini ilahi bir yetenekle mermere uygular. Hep ayakaltında dolaşan, doktor komşusunun oğlu Robert ona bir gün “Sen bu kayaların içinde insanların yaşadığını nereden biliyordun?” diye soracaktır.

camille alev turanlı

Rodin – Claudel Yüzleşmesi

Filmin en güzel bölümü ikisinin yüzleşme sahnesidir. Rodin bir gün ayrılığa dayanamayıp Camille’i görmeye gelir, Rodin’in Camille’nin heykellerine bir dokunuşu vardır ki, bu sahne gerçekten görülmeğe değerdir.
Rodin gözlerini kapatıp onun yeni yaptığı eserlere elleriyle dokunur. Sanki canlı bir varlığa dokunuyor gibi duygusaldır. Rodin bu yapıtlara hayran olur, ancak sanatçı kıskançlığı aşkla çatışınca egolar ve korkularla ilgili bir tartışma başlar. Hatta bir heykel ile ilgili olarak “Hem benden çaldın, hem bizi yaptın’’ diye çıkışır.
Bu tutkulu aşkta artık barış olmayacaktır. Camille bu tartışmada Rodin’i aşağılar. Kendi yoluna yalnız yürümek isterken kadınlık hırsına yenilir ve adeta denizleri geçip derede boğulur.
“Beni kıskanıyorsun” der Rodin’e. Tabii o bunu asla kabul etmez.
“Sana ben profesyonel olarak destek oldum. Kendimle daima eşit gördüm. Sen acılardan besleniyorsun acılarını yapıyorsun, ben yaşamı yapıyorum sen ölümü. Bir kurban portresi çiziyorsun, hayata haksızlık ediyorsun, acıyı arıyorsun, acıdan mutlu oluyorsun, kendini feda ediyorsun, oysa sen beni terk ettin. Çocuğumuz olduğunu söyleseydin seninle evlenirdim” diye yanıt verir.
“Seninle yaşamak olanaksızdı. Senin işlerin için çalıştım. Kendim olamadım. Gençliğimi, yapıtlarımı geleceğimi, her şeyimi çaldın” der Camille. Rodin’in üst düzey bürokratlarla görüşmelerini fırsatçı bir yaklaşım olarak yorumlar ve bütün başına gelenlerin sorumlusunun o olduğunu ilan eder. Onu acımasızca eleştirir.
Rodin “Tanrım! Sen benim düşmanımsın. Yazık oldu bu kadar yeteneğe” diye haykırır ve ilişkileri sona erer.
Oysa Rodin tıpkı kendisi gibi dâhi bir sanatçı olan, bu olağanüstü güzel kadını gerçekten çok sevmiştir. “Ben hayatımda hiç kimseyi bu kadar sevmedim” der.
Daha sonraları Camille çevresindeki pek çok insanın ve kardeşi Paul’un desteğine rağmen kendisini içkiden ve hastalıktan kurtaramaz. Rodin’e olan hırsı onu yok eder.
Kim haklıdır bilemeyiz. Kadınlar sevdikleri zaman kendileri olamıyorlardır belki de. “O evlilik bu kadar önemli miydi?” sorusu akıllara geliyor hemen. Ya da yarı yaşındaki bir kadına üstün gelmek, Rodin gibi bir sanatçı için çok mu gerekliydi? Bu da diğer bir soru. Keşke her şey başka türlü olsaydı. Biz sanatseverler, kim bilir ne muhteşem eserlerden mahrum kaldık bu güne dek. Camille belki hayatının otuz yılını tımarhanede geçirmek zorunda kalmazdı. Kim bilir?
Birçok kişi Rodin’in Camille’i istismar ettiğini, sırf kadın olduğu için hak ettiği yerlere gelemediğini düşünse bile, bunlar durumu açıklamak için yeterli olur mu? Okulu bırakıp Rodin’in yanında çalışması büyük bir fırsatken, adını duyurup ünlü olduktan sonra şartları kendi lehine çeviremez miydi? Bu sorular uzayıp gider. Somut olan tek şey, birbirini seven iki insanın acı çektiği gerçeğidir.
Adı sevgiyle anılan şubat ayı, ilişkileri iyi gitmeyen her kadının ve erkeğin, bir kere daha düşünmesine vesile olsun bu yıl. Karşıdakinde hata aramadan, önce kendine bakmak; bağımsız bir birey olduktan sonra sevgili olmaya çalışmak… Bu gibi farklı bakış açıları işe yaramaz mı acaba?
Belki bu olumlu düşüncelerle davranış değişikliklerine gitmek, güzel yaşamlar yaşanmasına ve güzel günlere yol açar.
Sevgilerimle…

 

Yazarımızın diğer yazılarına buradan ulaşabilirsiniz.

Sayfanın altındaki sosyal medya butonlarını kullanarak yazıyı sevdiklerinizle paylaşabilir, yorumlarınızla bize ulaşabilirsiniz.

Related Posts

One thought on “BEYAZPERDEYE YANSIYAN AŞK; CAMILLE VE RODIN / Alev Turanlı

  1. Hulya dedi ki:

    Ve hiç bir karesini unutmadığım filmi yeniden kare kare izlemis gibi oldum. Olasılıklar üzerin e yorumlarin ile farklı kameralar açıp sanki kaderi yeniden yaratma gücümüze de ışaret etmişsin. Kimbilir hepimiz farklı bakabilme yeteneği geliştirebilsek bu hercümerç anlarımız olmayacak.
    Teşekkürler Alev cim

Hulya için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir