ANTİK ÇAĞDA YAŞANMIŞ BİR AŞKIN BELKİ YÜZ YILLAR SONRAKİ TEKRARI

“KOLERA GÜNLERİNDE AŞK”


DİLEK ÜSTÜNDAĞ

 

     “Aşk (patalojik aşk) geçici bir psikoz (gerçeklikten kopma) halidir.”  

(Sigmund Freud)

 

                 

Aşk, insanlık var olduğundan bu yana en güçlü duygulardan biridir. Ne yüzyıllar öncesinde ne de şimdi  kesin sınırlarla çizilidir aşkın tanımı.  Bazısına göre  cinsel bir tutku, bir başkasına göre, nörotik bir hal, bilim insanlarına göre de beyin kimyasallarındaki değişim sonucu ortaya çıkan bir duygu durumudur.  Hem yapıcı hem yıkıcı olabilir, hatta  aşkın gücüne inananlar kadar aşkın varlığını  kabul etmeyenler de vardır.

Her bireyde farklı algılanır hatta bazı insanlarda takıntılı bir duygu durumuna dönüşebilir aşk. Bu kişiler  aşık oldukları insana hayranlık duymakla,  saplantılı olmak arasındaki ince çizgide gidip gelir.

Peki ya aşkın ömrü? İşte burası da tıpkı aşkın kendisi gibi kesin değildir, ama özellikle kavuşamayan aşıkların aşkları, yüzyılları aşıp resimlere, şiirlere, romanlara konu olur. Hatta dilden dile  dolaşıp efsane olur. Bunlar mıdır gerçek aşk, yoksa saplantılı olma hâli dediğimiz şey bu mudur?

O efsanelerden biridir  Phyllis ile Demephon’nun aşkı.

Bir zamanlar Phyllis adında güzeller güzeli bir kız vardır.   Phyllis, Trakia kralının kızıdır.   Atina kralı kahraman Theseus’un oğlu Demephon, Truva savaşından dönüşte Phyllis’in memleketinde konaklar.  Trakia kralı sarayında misafirleri için büyük bir davet verir. O davette görür Demephon , kralın kızı Phyllis’i.  Aşık olur.  Bu aşk tek taraflı kalmaz, karşılık bulur ama Demephon  ülkesine dönmek zorundadır.

Bu yüzden  kısa süre kalır sevdiğinin yanında, fakat en yakın zamanda geri geleceğine dair söz verir Phyllis’e.  İki sevgili ayrılmadan önce birbirine bağlılık yemini eder.

Bu büyük aşk, yüzyıllar sonra yazılan  romanlardan birinde “Kolera Günlerinde Aşk” da tekrar görülür. Florentina Ariza burada çıkar karşımıza.

Florentina, Demephon gibi güçlü birinin oğlu değildir. Aksine rastgele yaşanmış bir ilişkiden edinilmiştir. Babası  gizlice  masraflarınla  ilgilense bile hiçbir  zaman yasa önünde onu  çocuğu  olarak kabul etmemiş, dolayısıyla  geleceğini güvence altına almamıştır. Zaten  on yaşına geldiğin zaman bu görünmez babayı  kaybeder Florentina. Güçlü bir aileden gelsin yada babası onu kabul etmesin  fark etmez  aşk için.

Demephone ve Phyllis (J.W.Waterhouse 1907)

 

Marquez’in romanında ise Florentina da tıpkı  Demephon gibi çılgınca aşık olur.  Aşkının adı  Fermina Daza’dır. Florentina , Los Evangelios Parkındaki  badem ağaçlarının altında bekler sevdiğini.  Onun aşkı da Demephon’nun aşkı gibi karşılık bulur.

“Genç kız pencerenin önünden geçenin kim olduğu anlamak için gözlerini kaldırdı ve bu rastgele bakış, aradan yarım yüzyıl geçmesine karşın hâlâ bitmeyen bir aşk tufanının kaynağı oldu.”                                                                                                                                                                             

Önce iki sevgili arasında gider gelir mektuplar, ama  sonra   efsanedeki gibi bu aşıklar da ayrılmak zorunda kalır.  Bu sefer ayrılığın nedeni Fermina’nın babasıdır. Baba  karşı çıkar bu aşka. O yüzden kızını alıp ülkesinden uzaklara götürür.  Ayrılmadan önce Phyllis ile Demephon gibi bağlılık yemini eder Florentina ile Fermina. Fermina uzakta olsa bile şartların zorluğuna rağmen  haberleşmenin bir yolunu hep bulurlar. Bu işte Florentina’nın telgraf şirketinde çalışmasının çok etkisi vardır.

Haberleşmeler, mektuplaşmalar sürüp giderken bunların hiçbirini fark etmeyen baba sonunda kızının Florentina’yı unuttuğuna inanır ve kızını yanına alıp ülkesine geri döner. Fermina döner dönmez  bir pazarda Florentina ile karşılaşır ve o anda uğrunda her şeyi göze aldığı aşkı ona çok silik görünür.  Hatta o kadar ki, yıllar sonra Florentina için, “O bir insan değil hayalet,” ifadesini kullanacaktır Fermina.

Kolera Günlerinde Aşk - Love in the Time of Cholera - Beyazperde.com

O günden sonra vazgeçer aşkından.  Fermina sadece aşkından vazgeçmekle kalmaz hasta olduğu bir dönem tanıştığı Doktor Urbino’nun evlenme teklifini dahi kabul eder. Doktor Urbino, eski sevgilisi Florentina’dan daha saygın, daha güçlü ve daha zengindir.

Bu durum aşkın ömrü konusunda bizi tekrar düşündürür? İki sevgiliden biri çok kolay vazgeçebilirken diğeri için durum hem antik çağdaki efsanede hem de “Kolera Günlerinde Aşk” da hiç öyle değildir.

Efsanede yıllar geçer Phyllis’in sevdiği geri gelmez. Artık aşk acısına dayanamayıp umutsuzluğa kapılan genç kız sonunda soğuk bir kış günü intihar eder. Bu arada sanat, zeka, ilham, barış  Tanrıçası Athena olanları duyar ve bu aşktan çok etkilenir. O yüzden kıyamaz  Phyllis’e ve onu  hemen yapraksız bir badem ağacına dönüştürüverir.

Efsanedeki   o badem ağacı çoğalır çoğalır tüm dünyaya yayılır. Sadece badem ağaçları mı? Yüz yıllar boyu aşkın bahane edildiği vazgeçmeme hali de…

Badem ağaçları Florentina ile Fermina’nın yaşadığı şehirde en çok da Los Evangelios parkındadır. Florentina bu parktaki ağaçların altında yazar sayfalar dolusu aşk mektuplarını, bu ağaçların altında sevdiğinin yolunu gözler, bu ağaçların altında en şiddetli aşk acısıyla kıvranır durur.

Öyle ki  midesi bulanır,  bağırsakları kasılır, sıklıkla kusar. Bu durumu herkesten gizler Florentina. Önceleri olanlara kendi de anlam veremez hatta çağın salgını koleraya tutulduğunu zanneder. Çünkü yaşadığı şeyler koleranın belirtileri ile aynıdır, ama zaman içinde kolera değil sadece aşık olduğunu anlar.  Bunlar çektiği aşk acısının kendisindeki yansımalarıdır. Bu konuyla ilgili endişe duyan annesine, “Merak etme anne, kolera değilim aşığım,” diyerek  açıklar durumu.

Florentina iple çeker Fermina ile kavuşacağı günü. Buna tüm kalbiyle inanır. O yüzden hep sağlıklı olmak, dinç kalmak ister, bu amaçla  çok iyi bakar kendine. Mesela kellik için  altı yıl içinde tam yüz yetmiş iki ilaç dener. Şişelerin etiketleri üzerinde yazan tamamlayıcı yöntemler bu sayıdan hariçtir üstelik. Dişlerini kaybetse bile takma diş yaptırır, hem de defalarca.

Ülkede iç savaşın kol gezdiği, koleranın canavar gibi önüne geleni yuttuğu bir ortamda  kendine ne kadar iyi bakabilirse o kadar iyi bakar  işte. Bir de sevgilisinin evlendiği adam gibi zengin olmak, saygın olmak ister. Üstelik başarır bunu.  Artık o, Karayip Irmak Şirketinin sahibidir.

Sonunda  acılarını hafifletmek, Fermina’nın  yokluğuna katlanarak onu beklemek için kendine bir yol bulur Florentina. Aşk acısını yine aşk oyunlarıyla hafifletecektir. Onun içindir belki de yarım asırlık sürede  yirmi beş defter dolusu aşk serüveni yaşar, tam altı yüz yirmi iki kadınla sevişir, ama yine de içindeki Fermina’dan kalan boşluğu  bir türlü doldurmaz.

Florentina’nın elli üç yıl yedi ay on bir gün boyunca aşk zannettiği şey belki hastalık  belki de bencilliktir.

Bu arada Florentina uzaktan uzağa  Fermia’yı  izler ve her fırsatta onu görebileceği yerlere gider. Artık  Fermina’ya kavuşmak için tek yol olduğunu düşünür, o da Fermina’nın  kocasının ölmesi.  Bunu o kadar derinden o kadar uzun süre ister ki sonunda bir gün bu isteği gerçekleşir.

Aslında  dolaylı olarak Doktor Urbino’nun ölümüne Florentina sebep olur. Bir zamanlar Florentina’nın bilmem kaçıncı sevgilisi olan denizcinin karısıyla seviştiği sırada  evin salonundan denizcinin  papağanı çalınır ve daha sonra  satılır.   Fermina bundan habersiz papağanı  satın alıp evine getirir. Papağan biraz çılgındır, sürekli kaçıp ağaç tepesine çıkar. Bir gün yine doktor onu ağaçtan indirmek isterken merdivenden düşüp ölür.

Böylece yarım yüzyıl sonra yalnız kalan Fermina Daza’ya tekrar mektup yazmaya başlar Florentina.  Hiç cevap alamaz mektuplarına, ama  bunu önemsemeden sadece yazar. İçin için Fermina’nın mektupları okuduğunu ve bir gün yumuşayacağını bilir aslında. Yıllardır olduğu gibi asla vazgeçmez. Sonunda bir gün tüm cesaretini toplayıp Fermina’yı evinde ziyaret eder. Artık ikisi de de yaşlı gibi kokan iki yaşlı insandır, ama yaşlılık  yarım yüz yıllık aşkı yaşamaya engel olmaz.

Bu arada efsanede sevgilisine söz verip dönmeyen Demephon, Florentina misali pek çok macera yaşar ve sonunda  Phyllis’i unutamayıp bir bahar günü döner Trakia’ ya. Neye yarar ki… Sevdiği kadın artık  insan değil  badem ağacıdır. Acı ve göz yaşları içinde sarılır ağaca Demephon, ağlar ağlar.  Tek yaprağı bile olmayan kuru dallar o anda bembeyaz badem çiçekleriyle doluverir.

 

“Kaçınılmaz bir şeydi: Acıbadem kokusu  mutsuz aşkların yazgısını anımsatırdı hep.”

 

Antik çağlardan bu yana süre gelen ve adına aşk denilen şey, nedir? Sevdiğini   ömür boyu beklerken bir yandan başka başka serüvenlere yelken açmak mı, yoksa sevdiği uğruna canına kıymak mı?  Belki de pek çoğumuzun aşk zannettiği şey, Freud’un dediği gibi bir hastalık, geçici bir gerçeklikten kopuş hali midir? Ne dersiniz?

Kaynak:

https://www.tavsiyeediyorum.com/makale_18727.htm

https://hthayat.haberturk.com/iliski/iliski-rehberi/haber/1048875-asik-misin-saplantili-mi

http://ajiba.net/blog/phyllisin-demophona-tutkusu/

 

1 thoughts on “ANTİK ÇAĞDA YAŞANMIŞ BİR AŞKIN BELKİ YÜZ YILLAR SONRAKİ TEKRARI “KOLERA GÜNLERİNDE AŞK”/ DİLEK ÜSTÜNDAĞ

  1. Adil BAŞOĞUL dedi ki:

    Kutluyorum sizi değerli arkadaşım Dilek Üstündağ Hanım. Yüreğinize ve kaleminize sağlık.
    Böyle aşklar maalesef tarihte kaldı. Şimdiki aşklar duygusuz ve çıkar için harcanıyor.

Adil BAŞOĞUL için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir